21 Ağustos 2011 Pazar

Kaostaki Türk Futbolu!

Mehmet Ali Aydınlar…
Onunla beraber Türk Futbolu ayrı bir boyut kazandı. Herkesin her işi yapabilme gibi bir kapasitesi olmadığı gerçek. Zorlamanın da bir anlamı yok. Bu hakemlik müessesinde de böyle. Herkes hakem olamaz. Herkes hakem doğamaz. Tıpkı Federasyon Başkanlığı gibi. Bu bir şirket yönetimi değil. Orası Acıbadem hiç değil. Orası Türkiye Futbol Federasyonu. Türk Futbolu’nu yönetmek için orada bulunuyorsunuz. Hakkı, adaleti her kulübünüze eşit dağıtmak zorundasınız. Kuralları her kulübe eşit uygulamak göreviniz olduğunu gibi, taraftarı olduğunuz kulübün formasını da o kurumun başına geçtiğiniz zaman asmak zorundasınız.

Şike olaylarının tam göbeğinde yer alan Fenerbahçe hakkında en ufak bir yorumda bulunmaktan kaçınan Mehmet Ali Aydınlar, Galatasaray’ın 5 sene öncesine ait bir belgesi için “gerekirse küme düşürürüz” diyebilecek kadar da pişkindir, yüzsüzdür, ne konuştuğunu bilmez bir haldedir.

Türk Futbolu kaosun içindedir. Şu anki durumundan çok daha büyük bir kaosa doğru da sürüklenmektedir. Gündem değiştirme uğruna Türk futbolunu play-off düzenine sokma gayretiyle ne amaçlanmaktadır bilinmez. Yayıncı kuruluşun ağzının suyu akıyor. Ama en büyük darbeyi Fenerbahçe’den yedi bunu da biliyor ama bazı yaptırımlar işine gelmiyor! Peki bu ülkede futbolu kim yönetiyor? Yayıncı kuruluşun futbola aktardığı para ortada ancak Türk Futbolu bu kadar basite indirgenemez. Hollanda ve Belçika’da uygulanan bu yöntem hangi büyük futbol ülkesinde uygulanıyor? Hollanda ve Belçika ligleriyle bir tutulmaya çalışılan bir Türkiye Süper Ligi var. Türkiye’nin imajını zedeleyenler, play off yöntemiyle yükseleceğini mi zannetmektedir? Bu nasıl bir zeka ürünüdür? Bu nasıl bir akıl uyuşmasıdır?

Bu soruların tek bir cevabı var. Ortada ülke futbolunun içine eden bir Türkiye Futbol Federasyonu var. Krizi iyi yönetemediler bu bir gerçek. Bu işin sıvamayla olmayacağını da artık görmeleri gerek. Bu ülkede hayatları futbol olmuş, sevinçlerini üzüntülerini futbol ile yaşayan milyonlarca insana yapılan zulüm çok büyük bir zulümdür. Bunun altından kalkmak da kolay değildir. Ezildiniz, eziliyorsunuz, ezileceksiniz!

Bu ülke İmralı’dan nasıl yönetiliyorsa,  ülke futbolu da Metris’ten yönetiliyor!
Kelleler alınmadıkça kanser daha da büyüyecek.

Eskiden bu tür gündem değiştirme işlerini en iyi yapan isimlerden biriydi Aziz Yıldırım. Kendisi şu an Metris Cezaevi’nde olduğu için yüzüne hasret kaldığımız bir gerçek. Ancak kolu çok uzun. Sırasını can dostu, yoldaşı Mehmet Ali Aydınlar’a savdı. “Benden sonra Fenerbahçe Başkanlığı’na gelebilecek tek adam” dediği isim şu an Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı.

Şansal Büyüka’yı dinledim, ağzının suyu akıyor. Ballandıra ballandıra anlatıyor yeni sistemi. Her kulübün de TFF ile arasının çok iyi olduğunu da belirtmeden edemiyor. Böyle bilmezdim Şansal abi’yi. Marka değeri derdi hep. Şimdi soruyorum nerelerde o marka? Nerelerde o değer? Samimiyetine inanırdık Şansal Büyüka’nın ancak para işin içine girdi mi kimse babasını bile tanımıyor işte. Duayen?

Her şey çok net. Ülke futbolunun içine edilmiştir. UEFA gerekli cezayı kesecektir. Ligler başladıktan sonra federasyon tarafında cezalar kesilse bile ki “zannetmiyorum”, şu insanları futboldan soğuttuktan sonra haftada 20 maç oynanmış kimin umurunda! 




15 Ağustos 2011 Pazartesi

Emmanuel Eboue

Orjini sağ bek. Ama Eboue Arsenal'de adeta her mevkiide oynadı diyebiliriz. Hep diyoruz ya zenci. Alın size zenci işte. Yılmaz, koşar, direnir, saldırır yeri gelir öper. Ayaklarına hakim. Savruk değil. Bunlar benim izlenimlerim tabii.

Arsenal Eboue'yi 1,5 milyon pounda kapattığında kuşkusuz Wenger'in genç silahlarından biri olacağı düşünülmüştü. Öyle de oldu. Kimi zaman aşırı formsuz olduğu günlerini bir kenara bırakırsak Wenger'in joker adamıydı. Arsenal'daki ilk maçı bir FA Cup maçı. Stoke City'e karşı ilk formasını giymişti.

Keita'nın geldiğini düşünürsek Galatasaray'ın sağ tarafı o kadar alternatifli oldu ki, solda oynatacak adam bulamayacağız. Bunu da İmparator düşünüyordur sanırım.

Her ne olursa olsun Eboue çok iyi bir transfer. Çok yönlü bir adam olan Fildişili 28 yaşında. Terim'in jokeri olur.



5 Ağustos 2011 Cuma

UEFA Avrupa Ligi Eşleşmeleri

Beşiktaş'tan başlayalım. Kolay kura Alania Vladikavkaz. Rusya'nın alt liginde mücadele eden bir ekip Alania. Geçtiğimiz sezon Cska Moskova ile Rusya Kupası finalinde karşılaştılar.    2-1 boyun eğdiler Moskova'ya. Ancak Cska Moskova Şampiyonlar Ligi'ne katıldığı için Alania'ya UEFA şansı doğdu.

Şu an Rusya'da ligler oynanıyor. Alania'nın üst lige çıkma mücadelesi devam ediyor. 2. sıradalar. Ancak liderle aynı puana sahip olduklarını belirtelim. Geçen sene sadece 4 maçta 1 golün üzerine çıkabilen bir takımın Beşiktaş'ın karşısına aşırı defans arzusuyla başlayacağı kaçınılmaz. 30 maçta 25 gol ile Amkar'dan sonra en az gol atabilen bir ekibi Beşiktaş rahat eler.

Bursaspor'un rakibi Anderlecht. Geçtiğimiz hafta başlayan Belçika Ligi'nde ligin yeni ekibi Oud-Heverlee'e 2-1 yenildiler. Lukako en etkili isimleri. Biglia'nın en son bir sakatlığı vardı. Uefa maçlarında oynayabilecek mi bilmiyorum. Ancak ben Bursaspor'u biraz şanslı görüyorum bu kurada. Bursa'da gol yememesi en büyük artı olacaktır. Ancak Belçika deplasmanında da çok zorlanacaklarını sanmıyorum. Bursaspor'un başına gelebilecek en büyük bela Lukaku olur. Yoksa tur timsahlara daha yakın.

Trabzonspor bir Bask ekibi olan Bilbao'yu çekti. Fernando Llorente korkulu rüya olur. Hele ki Trabzonspor'un bu defans göbeğinde Llorente'nin yıldızlaşması kaçınılmaz gibi. Önemli bir transfer yaptı Bilbao bu sene. Real Zaragoza'dan 7 milyon euro karşılığında Herrera transfer edildi. İspanya Ümit Milli Takım oyuncusu. Trabzonspor'un tek artısı iki maç arasında Bilbao'nun Madrid deplasmanına gidecek olması. Real Madrid onları biraz olsun yıpratır mı bilinmez ancak Trabzonspor'un bu eşleşmede bana göre işi çok zor.

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Gökhan İnler Napoli'de!

Sonunda beklenen transfer oldu. Aylar öncesinden dile getirdiğimiz bir transferdi. Az daha fazla naz aşık usandıracaktı ki Napoli işi bitirdi. Ocak ayında başladı bu serüven bugün itibariyle resmiyete döküldü diyebiliriz.

Napoli , Udinese’ye bonservis bedeli 15 milyon euro ödenecek. Gökhan İnler'in alacağı para senelik 2 milyon euro. Anlaşma 5 yıllık. 


22 Haziran 2011 Çarşamba

Mekanın Cennet Olsun Coşkun Özarı!


Baba Gündüz'e, Taçsız Kral Metin Oktay'a bizlerden selam götür Coşkun Özarı. 

Hocaların hocası mekanın cennet olsun!

15 Haziran 2011 Çarşamba

El Shaarawy Milan'da!

Beklenen oldu. Genoa El Shaarawy'i Milan'a verdi. El Shaarawy yazımda belirtmiştim. Öncesinde 10 milyon euro'luk bir teklifi vardı Milan'ın. Genoa reddetmişti. Ama şimdi bonservisin %50'sine 10 milyon euro'ya onayı verdiler. Bir de Merkel'i verdi Milan. İyi para. Güzel anlaşma.

Genoa, Milan'dan başka hiç bir kulübe bu paraya bırakmazdı El Shaarawy'i. Son zamanlarda iki kulüp arasındaki sıcak iletişim, bol oyuncu transferi bu işe olumlu yansıdı haliyle. 

Marco Amelia, Sokratis Papastathopoulos, Giacomo Beretta, Rodney Strasser, Gianmarco Zigoni ve Nnamdi Oduamadi bu iyi ilişkiler sonucu iki kulüp arasında gidip gelen bazı oyuncular. Gerisini siz düşünün artık!

Kısa bir süre öncesine ait El Shaarawy yazısı da burada. Buyrun:

http://umutcanuner.blogspot.com/2011/06/stephan-el-shaarawy.html

13 Haziran 2011 Pazartesi

Novara:2 Padova:0

İlk yarı müthiş bir performans sergiledi Novara takımı. Ligin ikinci yarısı ise serbest bir düşüş yaşadılar. Ama bu düşüşte bile 3. olmayı başardılar. Play off yarı finalinde Reggina karşısında zorlandılar. Finalde Padova maçları vardı. Oradaki maç önemliydi. 0-0 ile oradan çıkmak kapıyı araladı.

Novara'daki maç haliyle hızlı başladı. Beraberliğin yettiği bir ortamda Novara işini sağlama almak istiyordu ki, 15. dakikada Padovalı Cesar ceza yayının orda Bertani'yi indirince direkt atıldı. Gonzales enfes vurdu. Maçın özeti aşağıda izleyebilirsiniz.

1-0 dan sonra hani bir takım daha nasıl rahatlar diye sorarsanız onu Padova teknik direktörüne sormalısınız. Risk alması gereken yerde takımın en etkili silahı El Shaarawy'i çıkarıp yerine stoper alınca Padova iyiden iyiye havluyu attı.

70. dakikada Rigoni de ikinciyi atınca 55 yıllık serie a özlemi sona erdi Novara'nın.

1 milyon euro'luk bir primi var Novaralı futbolcuların. Massimo De Salvo açıkladı. Hak ettiler.
Stadyumları biraz eski. Sanırım restore edilecektir. Serie A'ya iyi bir giriş yapmalılar. Son maç 12.000 kişilik stadyuma 11.330 biletli aldılar. Biletsizleri saymıyorum bile.

Sezon başı bir yazımda da belirtmiştim. Calcio Novara, Serie A yakışır sana diye. Kırmadılar beni sağ olsunlar :)

Buyrun maçın golleri:

10 Haziran 2011 Cuma

Stephan El Shaarawy

92’li bu genç adam İtalyan. İsmine aldanmayın. Mısırlı bir adamın (Sabri El Shaarawy), İtalyan hanım efendiye duyduğu aşkın meyvesi. İtalya’nın kuzeyi Cenova yakınlarındaki Savona’da doğuyor El Shaarawy. Allah vergisi de bir futbol yeteneğiyle beraber. 13 yaşında Genoa alt yapısına giriyor. Genoa O’na gözü gibi bakıyor. İlk Serie A maçı 2008 Aralık’ındaki Chievo-Genoa maçı.

İdeal mevkisi 4-3-3’ün ileri üçlüdeki sağ veya sol tarafı. Yeri gelir forvet arkası da oynar. Her iki ayağını da kullanabiliyor. Serie B'yi yakından takip eden biri olarak söylüyorum, enfes ara pasları var. Uzaktan da deli vurur. Hedef gösterir!

Geçtiğimiz sezon Serie B takımlarından Padova’ya kiralık verildi El Shaarawy. 26 maçta 9 golü var. 6 da asist yazdırmış hanesine. Son bir maçı kaldı. Serie B play off final maçı Novara ile. Ama O, sezon bitmeden bile transfer gündemindeydi hep. İtalyanların göz bebeği.
U-17 takımının en etkili ismiydi. Şimdi artık U-19 oldu.

Milan açık açık istiyor. 10 milyon euro verdiler. Genoa “hayır” dedi. Köprünün altından daha çok sular akar. Genoa’nın kolay pes edeceğini sanmıyorum. Ancak Milan ile Genoa sürekli oyuncu alıp veriyor birbirine. Bakarsınız 10 milyon euro’ya yelkenler suya iner belli olmaz.

Burada asıl kararı verecek olan El Shaarawy tabii ki de. Oynayacağı, daha fazla süre bulacağı bir takıma gitmesi çok daha anlamlı olur. İnter’in de devreye gireceği söyleniyor. İkisi de olmasın. Ama Genoa’nın istediği parayı bu iki takımdan başkası da vermez. Belki Juventus devreye girer. Ama sanmıyorum. Oynatmayacağı bir adam için o kadar para dökmez Torino ekibi.

El Shaarawy İtalya’da kalacak görünen o. Genoa pek satma taraftarı değil gibi. Oynatsınlar, çok daha faydalı olur. Ama en önemlisi şu ki; İtalyanlar önemli bir yıldız daha çıkarmak üzere. Bu çocuğun üzerine titremekte haklılar. Şimdi sıra El Shaarawy’de. Serie A zamanı sinyor, kıpırdama zamanı!


9 Haziran 2011 Perşembe

Gökhan İnler ve Klose

Napoli Gökhan İnler'i çok istiyor. Kim istemez ki? Geçtiğimiz Ocak ayında bir söz almışlardı Udinese'den. Oldu gibi. 16 milyon euro verelim dedi Napoli Başkanı De Laurentiis. Udinese için hava hoş. 16m iyi para. Sonrasında Juventus devreye girdi. İşler karıştı. De Laurentiis çılgın adamdır. "İnler bizimdir, bizim olacak" tarzı açıklamaları psikolojik baskıdan öte bir açıklama bana göre. Udinese'de uyanık. 18 milyon euro fiyat çektiler Juventus'a. Juventus bu fiyatı duyunca yanaşmadı.

Sonrasında İtalyan basını "İnler'in eşi Torino diyor" dedi. Sanki topu bayan İnler oynayacak. Açıkçası inanmadım bu duruma. Verilmiş bir söz vardı ötede. Gökhan İnler'in "Mazzarri kalırsa, Napoli'deyim" açıklaması her şeyi anlatıyor aslında. De Laurentiis az daha postalıyordu Mazzarri'yi. Erken toparladı olayı. Mazzarri'de kaldığına göre Gökhan İnler Napoli'de. Corriere della sport sıkmıyorsa eğer bonservisi 16 milyon euro.

Bu arada Gökhan hala karar vermediyse şunu söyleyeyim: Fazla naz aşık usandırır. Aman diyeyim!



Klose'nin Lazio'ya transferi ise günler öncesinden belli olmasına rağmen özellikle Türk medyasının Galatasaray'ı öne atması hayli ilgi çekici. Hoş haberi yapan Kadir Çetinçalı. İş hakarete varmadan nokta koyalım o zaman.  

Klose ayrılıyorum dedikten sonra üç kulübün devrede olduğunu biliyorum. Köln, Lazio ve Trabzonspor. 3 Haziran günü Klose Lazio ile anlaştı. Alacağı para konusunda ufak pürüzler vardı. 1,8 milyon euro garanti para verdi Lazio. 

Hep eşler diyor ya medya. Burda da Klose'nin eşinin Roma aşkı devreye girmiş sözde. Lazio da fiyatı 2 milyon euro'ya çekince iş yüzde yüz bitti. Maç başılar da bonusu Klose'nin. Klose'nin çocuklar da okula başlayacak paraya ihtiyaç var tabii. O değilde Klose bi' Polonya seyahati yapsa da hanyayı konyayı görse. Ne güzel olur değil mi?

6 Haziran 2011 Pazartesi

Serie B'de Final Zamanı!

Serie B play off'larında entresan işler oldu. İlginç maçlar yaşandı.

Padova ilk maçta kendi evinde Varese'yi 1-0 ile geçti. Bu avantajını deplasmanda da iyi kullandı. Varese 15 dakikada 2 gol bulsa da bunu koruyamadı maç 3-3 bitti.

Diğer eşleşme Reggina-Novara arasındaydı. İlk maç 0-0. İkinci maç Novara kendi evinde istediği oyunu sergileyemese de sahadan 2-2 ile ayrılmayı bildi. Deplasmanda atılan gol kuralı play off'larda uygulanmıyor. Daha önce de yazmıştım. İtalya Federasyonu statü gereği ligi üst sırada bitiren takımı finale taşıyor. Novara ile Reggina yenişemedi. Novara ligi Reggina'dan üstte bitirdiği için finalde. Ama finalde büyük bir eksikleri var. Bertani son maçta kırmızı kart yedi. Cezalı. Novara'nın en büyük silahı. Çok ararlar. Yediği kırmızı direk olduğu için tahminim iki maç ceza alacak. Belki takımı tek bir oyuncudan ibaret görmek yanlış. Ancak Bertani'nin iki maçı da kaçırması demek belki de Serie A için hayal demek. Bekleyip, göreceğiz..

Final:

Padova-Novara
9 Haziran Perşembe
Novara-Padova
12 Haziran Pazar

29 Mayıs 2011 Pazar

Serie B play off Tarihleri!

Torino bugün kazansa Padova'yı saf dışı bırakıp play off'lara katılacaktı. Kendi evlerinde 2-0 kaybettiler. Play off'u Padova oynuyor. Takvim şu şekilde:


Yarı Finaller: 2 Haziran Perşembe

Reggina-Novara

Ligde oynadıkları maçlar:

Novara:3 Reggina:1
Reggina:1 Novara:0


Padova-Varese 

Ligde oynadıkları maçlar:

Padova:2 Varese:3
Varese:0 Padova:0

2. Maçlar: 5 Haziran Pazar

Varese-Padova
Novara-Reggina


FINAL:

İlk maç: 9 Haziran Perşembe
İkinci maç:12 Haziran Pazar

Serie B'de play off statüsü:

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Trabzonspor'un Geleceği?

Kolay değil ligi şampiyonla aynı puanla bitirip o kupayı kaldıramamak. Trabzonspor hak ettiği bir şampiyonluğu kaçırdı bana göre. Büyük bir avantajı vardı ilk yarı. 9 puanlık bir avantajı yitirdi. Olmayınca olmuyor bazen. Şimdi daha zorlu bir dönemece girecekler. Ligin yanı sıra Avrupa macerası da var. Geçen seneki tecrübe bu sene işe yarar elbette ama kadro biraz dağıldı gibi. Egemen ve Selçuk’un transferleri yapıyı bozar. Umut’un durumu belirsiz. Ceyhun daha sözleşme yenilemedi. Colman , Jaja soru işareti? Şimdilik yine de ufak bir analiz yapalım.

Gidenlerin yeri nasıl dolar?

Egemen Korkmaz Trabzonspor’un en önemli stoperlerinden biriydi. Ayrılığı elbette ki takımı etkileyecek. Diğer isimlere bir göz atalım. Giray Kaçar, Glowacki ve Mustafa Yumlu. Önümüzdeki sezon Trabzonspor’un yarışacağı kulvar sayısını da göz önünde bulundurursak kadro yapısı itibariyle yetersiz bir üçlü. 

Giray Kaçar’ın özellikle son zamanlardaki artan formu O’nu ilk on birin vazgeçilmez ismi yaptı. Önümüzdeki yıl da Şenol Güneş’in vazgeçilmezlerinden biri olacak. O kesin. Ama yanına bir stoper şart. Stoper transferi konusunda somut bir adım atıldı mı bilmiyorum. Serdar Kesimal olabilirdi örneğin ama Fenerbahçe ile anlaştığı söyleniyor. Şenol Güneş, Giray- Glowacki ikilisi ile bütün bir yılı götüremez. O da bunun farkında. Mesela yerli bir stoper olarak İbrahim Öztürk düşünülürse olumlu bir hamle olur.  

Yabancı stoper olarak özellikle İtalya liginde küme düşen  Sampdoria’nın açığa çıkan stoperi Daniele Gastaldello var. Düşünülebilir. Çok üst düzey bir stoper değil ancak seridir, hızlıdır. Taliplileri de var. Şenol Güneş’in illa ki bir listesi vardır. Ancak özellikle bu tür savunmacılara yönelmek akıllıca olur.

Sol bek her ne kadar sıkıntı değil gibi görünse de Trabzonspor’un Kayserispor’dan Hasan Ali Kaldırım hamlesi çok doğru bir hamle olur ancak Kayserispor bu konuda biraz tutucudur. Süleyman Hurma’nın bu oyuncu için ne kadar bonservis biçeceği merak konusu.

Orta sahanın en büyük kaybı Selçuk İnan. Yeri nasıl dolar bilinmez. Sadri Şener transfer bütçesi olarak ne ayırdı bilmiyorum. Ancak Zokora ismi bir ara gündeme geldi. Yorumum “cuk” oturur. Transfer gerçekleşirse olumlu bir hamle olur. Zokora’nın stoper özelliği olduğunu da hatırlatalım.

Şu sıralar gündemde forvet Mounir El Hamdaoui var. Ajaxlı. Kupayı da sayarsak Ajax’da 30 maça çıkmış bir isim. 16 gole damgasını vurmuş. Uefa Avrupa Ligi’nde de 3 golü var. Hollanda Ligi’ni yakından takip eden arkadaşıma danıştım.  Fas asıllıymış. Çok sakatlık yaşamış. Ama Alkmaar serüveni çok olumlu geçmiş. Geçen senenin gol kralı. Trabzonspor fiyatı 4,5 milyon euroya çekti diye biliyorum. Umut Bulut’un geleceği belirsiz. Ama Umut Bulut’un üç gömlek üstü deniyor. Yararlı olur. 

Biraz erken bir tanımlama olacak belki ama şu an Trabzonspor’da bir belirsizlik, kriz hakim. Kriz derken kadronun nasıl şekilleneceği konusu tabii ki. Colman ve Jaja’nın bile geleceği belirsiz. Bu işin üstesinden sadece bir kişi gelebilir. O da aşağıdaki isim Şenol Güneş.

26 Mayıs 2011 Perşembe

Serie B play off'ları

Serie B'de play off'lar ligin bitmesiyle beraber başlayacak. Atalanta ve Siena Serie A'ya yükselen ekipler oldu. Novara, Varese ve Reggina play off oynamayı garantilediler. Son haftada ise son ekip belli olacak. Ya Padova ya da Torino play off'a kalacak. Tam yangın yeri aslında. Çünkü son hafta Torino Padova'yı ağırlıyor. Kazanırlarsa yüksek ihtimal Novara'nın play off'daki rakibi olacaklar.

İtalya'daki sistem bize benzer türden ama bir kaç farklılıklar mevcut. Bank Asya 1. ligden farkı olarak şunu söyleyebiliriz: Eğer ligi 3. olarak bitiren ekip, arkasındaki takıma 10 puan ve üzeri bir fark atarsa direkt Serie A biletini kapıyor!

2. maç ev sahibi avantajını ligi üst sırada bitiren ekip kullanacak. Örneğin olası bir Novara-Torino eşlemesinde ilk maç Torino'da olacak. Bizden bir fark daha: Final de iki maç üzerinden oynanıyor Serie B play off'larında. İki maçta da takımlar yenişemişse uzatmaları oynatıyor İtalya Federasyonu ancak penaltılara izin yok. İki maç sonunda da birbirine üstünlük sağlayamayan takımlar arasında ligi kim üstte tamamlamışsa Serie A'ya "merhaba" diyor! İtalya Federasyonu adil bir tutum sergilemiş bana göre.

Hazır Serie B play off'ları demişken rengimizi de belli edelim o zaman. 55 yıllık Serie A hasretine son vermeyi umut eden bir ekip var Novara.

Calcio Novara, Serie A yakışır sana! 

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Sampdoria'nın intiharı!

Serie A'da ligin ikinci yarısı başlarken bir tahminde bulunmuştum. Sampdoria intihar etti diye. Pazzini ve Cassano'yu satmak akıl karı değil demiştim. Sampdoria serbest düşüşe başlamıştı hala devam ediyor. Görünen o düşücekler.

İkinci yarı itibariyle 17 maçta sadece 11 gol bulan bir takımdan bahsediyoruz. İlk yarı 20 gol bulan Sampdoria'nın 10 golünü bu ikili atmış: Pazzini ve Cassano. Cassano için ayrı bir parantez açalım. Başkan Riccardo Garrone ile kavgası O'nun ipini çekmiş olabilir ancak yeri doldurulabilirdi. Ne olursa olsun gerekli bölgelere pansuman yapacaksınız o işin ayrı kısmı!

Haliyle görünen köy kılavuz istemiyor ne yazık ki. Küme düşmesi kesinleşen Bari'yi bile uyduruk bir penaltı golü ile yenebilen Sampdoria'dan bahsediyoruz.

Genova derbisinde de 82'de giren Boselli çekti fişini Sampdoria'nın. Genoa son dakika golüyle galip ayrıldı derbiden. 

Son iki hafta ; içerde Palermo ve sonrasında Roma deplasmanı.
Lecce bugün kazandı. Bir adım önde ve daha avantajlı ki haftaya rakip düşmesi kesinleşen Bari. Son hafta da içerde Lazio. Sampdoria'yı düşürenler sanırım şimdi gururludur. Riccardo Garrone'ye selamlar olsun!

Buyrun puan durumu:

8 Mayıs 2011 Pazar

28 Nisan 2011 Perşembe

Madrid bir İspanyol takımı beyim!

Mourinho , İnter’in başındayken nasıl eledi Barcelona’yı? Elindeki kadroyu çok iyi tanıyordu. İtalya’daki ilk maçta dişliler iyi işlemişti, 3-1 ile geçmişti Barca’yı. Nou camp’ı hatırlayın. Sağlam bir catenaccio diyebiliriz o gündeki anlayışına. Ama İtalyan takımı ile bunu yapıyorsunuz. Bu işi en iyi yapan bir ülkenin takımındasınız. Eledi o gün Barca’yı. Hak etti sonuna dek.

Ama Madrid’de? Elinizdeki futbolcu yapısına göre belli bir oyun şablonu belirlemek daha mantıklı. İşler bu sefer yürümedi. Yürüyemezdi de zaten. Şu mevcut kadro savunma işini tam anlamıyla nasıl becerecekti?

Her takım savunma futbolunu beceremez. Eee Kral Kupası’nı alırken aynı anlayış değil miydi diyenler olacaktır. O maçta Pepe’nin oyundan atılamayışı faktörü var. Pepe, Jose'nin bu seri boyunca en önemli kozuydu. Bu ayrıntıyı kaçırmamak gerekiyor. O yüzden taktik anlamda en önemli parçasıydı. Kupa'da çok iyi çalıştı. Hem oyun anlamında hem tekme anlamında. O gün atılmayınca çark işledi ki atılsa plak tersine dönerdi.

Bugün Pepe cart diye atılınca hesaplar bozuldu. Faul yapabilmeyi bilmek de önemli. İnter’deyken bu işlerin üstadı Materazzi , tabiri caizse adamı biçer ama hissettirmezdi. Rakip canından bezerdi. İtalyan savunmacılar bu işi iyi yaparlar. Ama ya Pepe? Birinden yırtsa ötekinde kesin atılacaktı. Öyle de oldu. Hakem hakem olunca maç da haliyle Barcelona’ya döndü!

Madrid'in yapısı gereği savunmaya dayalı düzende oynaması mümkün değil. Ama başka çaresi var mı Mourinho'nun? yok! Messi diye bir adam çıkıyor tozu dumana katıyor. Sizi çaresiz bırakıyor. O da haklı!




19 Nisan 2011 Salı

Mustafa Pektemek Analizi..

1988 Sakarya doğumlu. Okul takımında oynarken amatör kulüp Topağaçspor’un dikkatini çeken bir isim..

Futbola 11 yaşında Sakarya Topağaçspor ‘da başlayan Mustafa Pektemek bu amatör kulüpten ilk sıçrayışını 16 yaşında Akyazıspor’a yaparak gerçekleştirdi.
Akyazıspor’da fazla vakit kaybetmedi. Topağaçspor’da O’na gözü gibi bakan hocası Sakaryaspor’a önermişti o dönem. Sakaryaspor biraz gecikmeli de olsa M.Pektemek’i gündemine aldı.

İlk sezonu paf takımda geçti. Takip eden sezonda A takımda idmanlara çıkmaya başladı. Özellikle gol vuruşlarındaki etkileyici yeteneği o dönemin hocası Şaban Yıldırım’ın dikkatini çekmişti. Ancak forma şansı bulamadı. 2006-2007 sezonunda ise Sakaryaspor’da teknik direktör Nejat Biyediç idi. Mustafa Pektemek’e ilk Süper Lig’de oynama şansını da O tanıdı. Sonrasında biraz daha tecrübe kazanması için sezonun ikinci yarısında Sarıyer’e kiralandı. Sarıyer’de attığı gollerinden çok yaptığı asistleriyle konuşuluyordu. Asıl yeri olmamasına rağmen sağ açık, ön libero gibi bir çok mevkiide oynadı. 4 golü vardı 15 maçta. Ancak 8 de asisti mevcuttu. Ümit Milli Takıma sürekli çağrılıyordu. O dönem Ümit Milli takım hocası da Tolunay Kafkas idi. Mustafa Pektemek’e inanan, güvenen isimlerden bir diğeri de Tolunay Hoca’dır.



Sakaryaspor’a geri döndüğünde 30’a yakın maçta forma giydi.
İlk profesyonel transferini 2008 yazında gerçekleştirdi. Gençlerbirliği O'nu Ankara'ya getirtti. Dönemin hocası Mesut Bakkal ona daha ilk sezonunda güvendi. 27 maç 8 gol, 6 asist ilk sezon performansı..
İkinci sezonunda 29 maçta 11 gol bıraktı filelere.


Abisi Sinan Pektemek. O da futbolcu. Mustafa Pektemek ondan daha yetenekli, hırslı, azimli..

Geçtiğimiz yaz Galatasaray’a transferi gündemdeydi. Ağustos başı çapraz bağları koptu. 6 ay topa vuramayacaktı! Transferinde ufak pürüzler kalmıştı Galatasaray için. Ama bu sakatlık işi bozdu!
Her şey sil baştan oldu onun için belki de. Ama yılmadı. Bu sıkıntılı sakatlıktan sıyrılışı, büyük futbolcu olduğunun göstergesi 6 ay sonra döndüğü ilk maçta golle buluşmasıydı. İstanbul Belediye maçında takımına üç puan getiren tek golü attı. Sakatlık sonrası çıktığı 8 lig maçında 6 gol attı. 2 de asisti var. Daha ne yapsın?

Sercan Yıldırım’a 10 milyon euroların biçildiği bir ülkede Mustafa Pektemek’e ne fiyat biçeceksiniz?
Cavcav : “Sercan 10’sa Mustafa 20 eder" derse cevabınız ne olacak?

Abarttığımız zaman mangalda kül bırakmıyoruz. Ama eğer abartacaksanız alın Mustafa Pektemek’i abartın. Hiç olmazsa hak ediyor.

Benim gözlemim Sercan 3 milyon euro etmez.Net.
Mustafa Pektemek’in bonservisi için geçen yıl 4 milyon euro isteniyordu. Bu sene İlhan Cavcav’ın fikri değişti mi bilinmez.

Galatasaray formasıyla görmek istediği bir oyuncu. Umarım bize kısmet olur.

Mustafa Pektemek hangi takıma giderse gitsin çok faydalı işler yapacağı kesin. Üzerinde ısrar edilirse, forma şansı verilirse neler yapabileceğini bugüne kadar kanıtlamış birisi. Daha da yolun başında. Yolun açık olsun!

Mustafa Pektemek, Gol demek!


18 Nisan 2011 Pazartesi

Manisaspor:2 Galatasaray:3

Maç başı için söylenecek tek şey var. Mustafa Sarp yerine Lorik Cana ile başlanabilirdi. Bülent Ünder ‘in tercihi farklı oldu.

Maça bu sene hiç olmadığı kadar iyi başlayan bir Galatasaray gördük. Ayağa pas yapan, rakibe önde basan bir Galatasaray..
Özellikle Stancu’nun sırtı kaleye dönük oyun şekli ilk yarı enfes bir görüntü verdi. Topu alışı, oyunu kanatlara yayışı muazzamdı. Yine Aydın’ın sadece ilk yarıdaki oyununa değinelim. Hiç olmadığı kadar koştu. Akıllı oynadı. Keza Ayhan da öyle. İnsiyatif fazla aldığı için bir kaç başarısız pas girişimi olsa da bugün genel anlamda iyiydi.

İlk dakikalarda Mustafa Sarp’ın 30 cm’den kaçırdığı bir pozisyon var. Nasıl kaçtığını anlamak mümkün değil! O’nu Sarp’a sormak lazım açıklayabilirse..

Artan baskı sonucunda ardı ardına iki Arda Turan golü izledik. Cevabı güzel verdi kaptan. Armayı öpünce yine tüyler diken diken oldu. Özledik!

İkinci yarıda Galatasaray’ın yediği iki golü irdelersek, iki yan top…
O toplara vurdurmayacaksınız. İki gole bakıyorum iki topta da Gökhan Zan vurdurtuyor adamına. İkinci gol için bir şey demem söz konusu değil Zapata için. Ancak yan toplara da biraz çıksa hiç fena olmaz.

Culio’ya değinelim biraz. Seneye çok daha başarılı olacağı kanısındayım. Hırsı ile aklını bu kadar olumlu , aktif kullanan futbolcu az bulunur. Buraya dikkat edelim. Culio’yu beğenmeyenler var bu ülkede. Ne diyeyim Allah akıl, fikir versin!



10 Nisan 2011 Pazar

Samet Aybaba'nın ardından...

Bucaspor Bülent Uygun’dan yediği darbe sonrasında çok tökezledi. Yönetim bir çok teknik adamla görüştü bu ani ayrılık sonrası. Ama içlerinden biri vardı bu taşın altına eline sokabilecek..

Bülent Uygun tarafından Bank Asya kadrosu tamamiyle enkaza uğramıştı Bucaspor’un.
Tam 24 oyuncu gönderilmiş yerine adeta toplama bir kadro yaratılmaya çalışılmıştı. Bu konuya burda girmeyelim şuradan yönlendirelim:

http://umutcanuner.blogspot.com/2010/10/tatile-bile-gelme-sayin-uygun.html


Bu enkazı toparlamak kolay değildi elbette. Samet Aybaba yanına Recep Çetin Hoca’yı da alarak Bucaspor’un başına geçmeyi kabul etti. İlk yarıdaki tüm maçlarını gerek emniyetin sorumsuzluğu gerekse yeterli ilginin (belediye,valilik) gösterilmeyişi sebebiyle BucArena’da oynayamayan Bucaspor iç saha maçlarından beklediği puan ya da puanları çıkaramadı. İkinci yarı ile beraber beklenen hava yakalandı. Ancak ilk yarıdaki kayıpların telafisi çok zordu. Buna rağmen BucArena’daki ilk maçta rakibi Kasımpaşa’yı dörtlük yapıp yolladılar. İçerideki diğer maç yine rakibi Konyaspor’du. Bu maçı da kazanan Bucaspor için umutlar yeşerse de Ankara’da iyi oynadığı Gençlerbirliği ve Eskişehir deplasmanlarından puan çıkaramadılar.


Samet Aybaba’nın deyimiyle iki ileri bir geri yapan takım içerde flaş takım Gaziantepspor’u da yendi.
Ligin en önemli maçlarından biri Sivasspor maçıydı. BucArena’daki o büyü bu sefer tutmadı. Maç başındaki kırmızı kart ve penaltı takımın dengesini bozdu. Penaltıyı kaçırsa da Sivasspor adeta altı puanlık bir galibiyet aldı.


Bucaspor için hayal kırıklığı deplasmandaki İstanbul Belediye maçında da devam etti. Öne geçtiği maçı kaybeden Bucaspor, Sivasspor’un kendi evinde Beşiktaş’ı yenmesiyle adeta havlu attı. Öyle ki Samet Aybaba da istifasını verdi.
Samet Aybaba’nın basın toplantısında sarf ettiği cümleler çok önemli aslında. İyi irdelemek, düşünmek lazım:

“Camia olarak “erken pes ettik” . “Bu takımın kapasitesi belli. Ama futbolcularım müthiş mücadele ederek kapasitelerinin çok üstünde bir performans gösterdi. Çıkış maçlarımızda önümüz kesildi. Çok talihsiz maçlar kaybettik. Camianın erken düşmeyi kabul etmesi de işimizi zorlaştırdı. Oysa bu bir motivasyon işi. Futbolda her şey olabilir. Rakibinin iki maç sahası kapanır, en önemli oyuncuları ceza alabilir vs vs… Şimdi önümüzde yedi maç var. Kazanabileceğimiz de 21 puan. Ama inanmak ve hırs yapmak gerek.”


Matematiksel olarak devam eden şansı olsa da Bucaspor'un işi mucizelere kaldı. Dünkü Karabükspor galibiyeti, bugün Sivasspor İstanbul Belediye'yi yenince anlamını yitirdi bana göre.
 
Ama şunun iyi bilinmesi gerek. Bahane bulmak kolay ancak sezon başı şu takımın kimyasını bozan, içine eden Bülent Uygun'un vicdan analizi yapması gerekmiyor mu? İyi bir teknik adam olmadan önce sağlam bir karaktere ihtiyacınız var!

3 Nisan 2011 Pazar

Milano derbisinden güzel pankartlar

 *Eski Milanlı yeni Romalı Boriello'nun kız arkadaşı Belen Rodriguez de dün maçtaydı.

*Hain Inter

 

 *Inter teknik direktörü Leonardo'ya hakaret içeren bir pankart




*Inter tribünlerinden Milan tribünlerinin kareografilerine gönderme: "Bugün de bizden esinlemeye devam edin. Boşa hayal kurmayın"

Milan:3 İnter:0

Serie A'nın Milano derbisi. Uğrunda çok kayıp verilen derbilerden biri. Milan'ın lider olması, İnter'in yakın takibi olayı daha da güzelleştiriyor tabii. Beraberlik Milan'a yarıyor söylentileri arasında dediğim bir şey vardı. Hazır İnter'i yakalamışken neden bileti kesmesin ki Milan? İbra olmasa da Pato var değil mi?

37. saniyede fişi çekmeye hazır bir Milan gördük. Pato'nun ilk dakikadaki golü işleri çok daha kolaylaştırdı. İnter'i çok ani demoralize etti. Eto'o o yüzde yüzlük pozisyonu gol yapsa oyun değişmez miydi değişirdi ancak bazen 7 metrelik kale küçülüyor işte. Chivu'nun kırmızısıyla ekmeğine yağ süren Milan, 3 'ü rahat buldu ve bana göre şampiyon oldu. İtalya'da lig bitti. Maç öncesi çok güzel kareografiler vardı. Resimleri bulduğum an ekleyeceğim. Özellikle Leonardo'ya yapılan güzel espriler kareografiler mevcut.

Bu arada değinmeden geçmeyelim , Tuttosport'un manşeti çok yaratıcı: STRAPPATO atmışlar manşeti. Siz ona Türkçe olarak parçaladı, yırttı ne derseniz deyin. İtalyanca da Türkçe gibidir. Bazı anlamları, terimleri her yola sokabilirsiniz. Zeki adamlar güzel manşet :)


29 Mart 2011 Salı

Türkiye:2 Avusturya:0

Sıkıntılı maçtı. Bugüne kadar kaybedilen puanların üstüne bir de bu maçta yaşanacak kayıp kabul edilemezdi. İyi başladık. Selçuk - Burak A.Ş ile gerçekleştirilen atakta Burak direği bulmasa belki çok daha erken koparabileceğimiz bir oyun olabilirdi. Sonrasında Arda’nın net bir kafası kaçtı. Ancak oyuna özellikle gole kadar çok yön verdik. Hamit çok top ezse de Arda ile iyi kanat akınları yaptı. Avusturya da önlem alamadı. Hakan Balta’nın “taç” asisti ve Arda’nın güzel golü ile öne geçtik diyebiliriz.

Oyunun kalan bölümünü çok daha rahat geçirebilecek kadar iyi bir kadromuz var aslında. Orta saha da rahat top yapabilecek oyuncularımız da mevcut. Topu Arda’ya her attığınızda atağa dönüşecek bir yapımız var. Ama tüm bunlar yokmuş gibi gereksiz panik yapıyoruz. Bunun nedeni öz güven eksikliği. Bu da maç kazana kazana olacak bir durum. Şu takım için konuşuyorum Belçika maçı çok zor maç olacak..

Gökhan Gönül’ün golüne de değinelim. İyi sağ bek her zaman değiniyoruz. Görevini tam yaptığı gibi ekstraları da var. Bu O’nu özel kılıyor. Attığı gol de enfes. İçeri dalışından vuruşuna kadar. Tekrar tekrar izlenir.

Son olarak Arda’nın basına “bunu da yazın” hareketine değinelim.
Empati yapın biraz. En azından çalışın. Basın her hafta yatak odanıza kadar eleştiriyor. Ne aileniz kalmış , ne kız arkadaşınız. Ağır da bir sakatlık atlatmışsınız. Psikolojiniz zaten iyi durumda değil. Destek beklediğiniz bir çok yerden darbe almışsınız. Bu sakatlıktan da beter. Ama iyi futbolcusunuz. Anlamadığınız nokta da bu ya! Kötü olsanız hadi diyeceksiniz bir halta yaramıyorum. Ama iyisiniz, yıldızsınız.

Sıkıntı burada işte. Bu ülkenin de kanunları böyle. Yıldız niye çıkaramıyoruz? Yıldız çıkarıyoruz da çok kolay yiyoruz. 20-25 senede bir adam yetiştiriyoruz. Harcaması 6 ayı bulmuyor. Önce bunu çözmek lazım. Arda’nın hareketinin doğuş sebebi nedir? Bunu irdelemek gerekir. Herkesin önce empati yapması gerekir. Yazmak ,eleştirmek kolay beyler. Empati en zor olanı. Buyrun denemesi bedava. Tabii becerebilirseniz!


21 Mart 2011 Pazartesi

Bucaspor:0 Sivasspor:4

Bucaspor için büyük avantajın yitirildiği bir maç olarak tarihe geçti. Buca Arena'da özellikle rakibi olarak gördüğü Kasımpaşa, Konyaspor gibi takımları deviren Bucaspor aynı tarifeyi Sivasspor'a uygulayamadı.

Kaybedilen sadece 3 puan değil. Sivasspor ile olan ikili avantajı da kaybetti Bucaspor. Rakibinin 4 puan gerisinde şu an. Ligin kalan kısmında bu fark eriyedebilir, daha da açılabilir. Bu Bucaspor'un göstereceği disiplin ile alakalı bir durum. Sivasspor'a nazaran daha iyi bir fikstürü olduğu düşüncesindeyim. Ancak bugünden sonra şu tablo karşısında Bucaspor camiasının duruşu da önemli. O yüzden haftaya oynanacak İstanbul Belediye maçı çok önemli.

Aynı hafta Sivasspor'un da Beşiktaş ile oynacağı düşünülürse, ibre-terazi her ne derseniz deyin değişebilir. Sivasspor yabana atılacak bir takım değil. Zengin hücum hatları mevcut. Bunun yanına maç içinde biraz da Kuddusi Hoca'dan destek görünce maçı rahat kopardılar. Penaltı çok tartışılır. Akabinde kırmızı kart da. Bucaspor geriye düşse dahi 11'e 11 devam edebilseydi tablo çok daha farklı olabilirdi. 2. yarıya başladıkları azim, hırs golü getiremedi. Bir çok kontra yediler. Sivasspor çok daha erken farka gidebilirdi. Çok kaçırdılar. Sonrasında istedikleri rahat skora ulaştılar.

Dediğim gibi karalar bağlamak kolaydır. Ancak daha bir çok maç var. Bucaspor'un alacağı bir deplasman üç puanı plağı tersine çevirir. Hep beraber göreceğiz..

18 Mart 2011 Cuma

Tottenham sürprizi mi?


 UEFA Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi kura çekimleri yapıldı. Kısa kısa değinelim.

Lucescu’dan başlayalım. Kötü bir kura çekti. Shaktar’ın yarı final görmesine engel bir kuradır Barcelona kurası. Burada sürprizin olması çok zor gibi görünüyor. Barcelona bırakmaz işi oraya. Nou Camp’ta keser bileti. Aksi takdirde Avrupa sallanır. Luce krallığını ilan eder.

İki İngiliz’in eşlemesinde bana göre bu sezon kötü bir grafik çizen Chelsea’nin şansı yok. Sir Alex turu vermez. Rövanşın Old Tradford’da olması avantaj.

Avrupa’da İtalya’nın tek temsilcisi kalan İnter ise kolay kura çekti. Schalke sallantıda. Magath’ı da gönderdiler. Ama Şampiyonlar Ligi’nde Bundesliga’dan arınmış bir şekilde oynuyorlar. Her şey Raul’a bağlı. Özel motivasyonu Şampiyonlar Ligi..
Raul’un iki maçta alacağı süre ve gününde olması turu belirler. Bana göre ise İnter İtalya’da gol yemezse işi çok daha kolay.

Herkesin bu eşleşmede favori gösterdiği Real Madrid’in zorlanacağı düşüncesindeyim. Tottenham çok göz ardı ediliyor. Belki de Redknapp’ı yeterince tanımamaktan geçiyor bu söylem. Tottenham sürprizlerine devam eder. Mourinho’nun Real Madrid’ini eler. Tottenham iyi bir ekip. Yarı finalde Barca-R.Madrid eşleşmesi bekleyenleri Kral Kupası ve La Liga'daki El Clasico’ya davet edelim. Zira yarı final Tottenham – Barcelona olacak . Beklentim bu yönde.


Uefa Avrupa Ligi'nde ise usul usul gelen bir Spartak Moskova vardı. Porto'yu çekmeleri kötü oldu diyebiliriz. Genç Boas'ın Porto'su bi' aksilik olur da elenirse kupa Spartak Moskova'nın. 

Diğer tahminler ise formda Kiev Braga'yı geçer. Villareal Twente'ye geçit vermez. Benfica Psv eşlemesinde gülen taraf Benfica olur. Kupayı da Porto-S.Moskova eşleşmesinden zaferle ayrılan kapar diyelim.


9 Mart 2011 Çarşamba

Barcelona ve Lucescu'nun Gecesi!

2-1'in rövanşında Nou Camp'tan 0 şut ile ayrılan bir Arsenal izledik. Iniesta'nın enfes ara pasına aynı güzellikte cevap veren Messi, Barca'yı öne geçirdi. Arsenal , Busquets'in kendi kalesine attığı gol ile umutlansa da maç başından beri top oynamak dışında her şeyi yapan Van Persie'nin kırmızısı ile iyice çöktü. Sonrasında noktayı Xavi ve Messi'nin penaltı golü koydu. Videoyu koyma sebebim Iniesta'nın enfes pası ve Messi'nin Arsenal kalecisi Almunia'ya gökyüzündeki yıldızları izlettiği anlar..

Bu arada bir selam  gönderelim Mircea Lucescu hocaya. Roma'yı sepetleyip yolladı. Shaktar 3-0 ile geçti çeyrek finale. Lucescu Hoca da 10 yıl sonra tekrar çeyrek final oynayacak Şampiyonlar Ligi'nde. Son çeyrek finali 2001 yılında Galatasaray ile. Hey gidi günler diyor saygıyla selamlıyoruz!

6 Mart 2011 Pazar

Galatasaray:0 Karabükspor:0

Gaziantepspor kupa maçının bir kopyası diyebiliriz Karabükspor maçına da..
Oyun şablonundan tutunda verilmeyen penaltıya kadar..
Gaziantepspor maçını hatırlayın. Sürekli baskı kuran bir Galatasaray vardı. Ama gol bir türlü gelmemişti. Antep'in ise net sayılabilecek bir pozisyonu yoktu.
Karabük maçında da vaziyet aynıydı. Sabri'nin yokluğunda Hagi'nin o bölgede Neill tercihi doğru bir tercih. Stoperde Servet- Zan ikilisini kullanmayı tercih etti. Cana ideal yerindeydi. Bana göre çıkabilecek en iyi kadroydu.

Baskılı bir oyuna rağmen golün gelmemesi tabii ki takım için bir sıkıntı. Yalnız şunu hatırlatmakta fayda var. Galatasaray normal maçlar oynamıyor artık. Tribünlerden yükselen istifa seslerinin eşliğinde "bir hata yapsam ihale bana kalır mı" düşüncesinin birleştiği yerde, sahada ayağı titreyen futbolcularla top oynamaya çalışıyor Galatasaray. Kolay değil. Ne teknik adam için ne futbolcu için.

"""Bu arada yeri gelmişken belirtelim. Şu durumda stada giden 5200 yürekli taraftar saygıyı hak ediyor"""

Maça geri dönersek , Karabükspor alışılmışın dışında bir oyun ortaya koydu. Tek pozisyonları olmadığı gibi, orta sahayı geçme düşüncelerini de rafa kaldırmışlar. Standart Karabük değil bu.

Bir başka konu da ne yazık ki hakem İlker Meral. Galatasaray kötü bir sezon geçiriyor. Kabul!
Ancak Galatasaray kötü diye her maç es geçilen penaltılar da neyin nesi anlamak mümkün değil!
Kazım'a yapılan hareketin net penaltı olduğunu görmedi mi? Ama bu adam geçen sene Kasımpaşa maçında gole giden topa Ali Güneş'in el ile müdahelesini de görmemişti. İyi de arkadaş bu adam ne diye orda düdük çalıyor o zaman? Onu görme, bunu görme! Yapmayın o zaman bu işi!

Galatasaray toparlanma sürecine bir türlü giremiyor. Sorunlar çok büyük. Rijkaard'a sallayanlar şimdi Hagi'ye sallıyor. Sorun hala teknik direktörler de mi? Bu kadar mı körsünüz diyesi geliyor insanın..

Yaşananları açıklamak zor.. Bunu Haldun Üstünel'in açıklamalarında da net anlayabilirsiniz. Sayın Üstünel stadda yaşananları 15-16 yaşındaki kızına anlatmak, izah etmek zorunda kalıyorsa hakikaten zor günlerden geçiyoruz. Hele ki o jenerasyon hakikaten zor günlerden geçiyor.

Bugün aynı yaşlardaki kardeşim beni arayıp "abi istifa var mı" , "Hagi'nin durumu ne olacak", "bunlar neden istifa etmiyor" tarzında sorular yöneltiyorsa bunu daha net anlıyorsunuz.
Diyecek kelime yok. Dayan Galatasaray!

5 Mart 2011 Cumartesi

Kayserispor:1 Manisaspor:2

Ligin en istikrarsız takımlarından biri Hikmet Karaman'ın Manisaspor'u. Bir haftası bir haftasına uymuyor adeta. Deplasman karnesi ise iç saha maçlarına göre çok daha parlak. 

Maçın başında Kayserispor'un azmi ve hırsı geçen hafta Trabzon'da oynadıkları futbolu akıllara getirdi. Ancak bu kısa süreli oldu. Bu süre içine bir gol sıkıştırsalarda pozisyon ofsayt olduğu için sayılmadı. Sonrasında Manisaspor'un biraz daha aktif olduğunu gördük ki formda bir Mehmet Güven inanılmaz çalışıyor orta sahada. Yakın mesafeden kazanılan bir frikiği iyi yere gönderen Polonyalı Iwanski Manisa'yı öne geçirdi. Maç içinde bir frikiği daha var. İyi vuruyor toplara. Kaliteli bir isim. Polonya Milli Takımı ile çıktığı 12 resmi maçın olduğunu da hatırlatalım.
Ayrıca Polonya liginde oynarken takımı Lubin'den Legia Varşova'ya transfer olurken en pahalı transfer olarak Polonya tarihine geçti. Önemli bir oyuncu. Özellikle Hikmet Hoca ile uyumu daha da önemli. Bunun altını çizelim.
Maçın kırılma anı ikinci yarıda Kayserispor'un bulduğu golün sayılmaması. Net goldü bana göre. Kalkan yanlış bir bayrak oldu. Maçın son anlarında bir çok kontra yakalayan Manisaspor 2. golü de direklerle dans eden Kahe ile bulunca film koptu tabii. Kayserispor'un son dakikada Zalayeta ile bulduğu gol iddaacıları sevindirdi. Maç 2-1 oldu. Üst oldu. Alt oynayan dostlara geçmiş olsun diyelim..

26 Şubat 2011 Cumartesi

İstanbul Belediye:3 Galatasaray:1

İlk yarıda silik görünümlü bir İstanbul Belediye takımı vardı. Buna nazaran çok aktif olmasa da rüzgarı da arkasına alan bir Galatasaray izledik. Net pozisyonun olmadığı ilk yarıda Sabri'nin güzel pasını usta vuruşuyla değerlendirdi Baros.

İkinci yarı Abdullah Avcı'nın hamleleri gelirken açıkçası Hagi'den de bir kaç hamle bekledim. Ancak O'nun da eli kolu bağlı. Hataları yok mu elbette var ama adama hep enkaz kadro devredildi. Hep kurtarıcı olarak geldi Galatasaray'a. 2005'te de bu durum böyleydi. Şimdi de öyle. Her baba yiğit sokamaz taşın altına elini böyle durumlarda. O yüzden Hagi saygıdan çok daha fazlasını hak ediyor. En azından çalışıyor, bir şeyler yapmaya çalışıyor. Hagi hakkında konuşurken bunu göz önünde bulundurmak gerekir diye düşünüyorum. Hagi'den daha çok tepkiyi hak edenler var yönetimde. Onlara söylenin, sövün.

Fazla detaya girmeye gerek yok. Yine anlamsız, on dakika içinde yenen iki saçma gol ile Galatasaray geriye düştü. Sonrasında gelen Fırat Aydınus penaltısı da tuzu biberi oldu. Aklıma bir Ankaraspor-Galatasaray maçı geldi. Jaba kendini yere salmış , Sayın Aydınus yine beyaz noktaya yönelmişti. Sene yanılmıyorsam 2006 idi. Benzer bir pozisyon ve yine penaltı çalan bir Fırat Aydınus. Sene 2011. Ayrıca Pino'nun tekmesine kırmızıyı çıkaramayan Aydınus. Ne yazık ki eyyamcılıkta Bünyamin Gezer'e yaklaştı. Hakem olmak bu kadar basitse ben de istiyorum bir tane. Çıkar yönetirim. Bir ona bir buna çalarım. Eyyam da yaparım. Her hafta maç da yönetirim. Paramı da alırım. İngilizcem de var. FIFA hakemi de olabilir miyim? Ne dersiniz?

Ama ben de vicdan var. Pardon ben almayayım!


25 Şubat 2011 Cuma

Bucaspor:0 Bursaspor:2

Bucaspor'un Buca Arena'da farklı oynadığı bir gerçek. Farklı bir ahenk ve istekle oynuyorlar. Ancak Bursaspor maçı pek öyle başlamadı. Tutuk başladı Bucaspor. Ancak buna rağmen oyunu tutmayı bildi.

Ragıp ve Musa gibi iki çok önemli oyuncunun eksikliği Samet Hoca'nın elini kolunu bağlıyor haliyle. İlk yarıda tutuk dedik Bucaspor ama Koray'ın direkte patlayan topunu unutmayalım. Gol olsa işin rengi çok daha farklı olabilirdi. Samet Hoca'nın Sercan tercihi 2. yarıda yerini Beto'ya bıraktı. Gayet normal. Sercan eski Sercan değil. Geçen seneki Sercan mumla aranıyor. Samet Aybaba da bunu biliyor. Ama şans veriyor. Sercan 'ın ise umrumda değil. Biraz kıpıdaması lazım.

İlk yarının bir diğer kötüsü de Serkan Yanık. Bozuk başladı maça. Sonradan toparladı ama iş işten geçti.

İkinci yarı her şey farklı olur mu derken Bursaspor'un duran toptan gelen golü geldi. Bir kere şunu söyleyeyim Bursaspor kötü oynadı bugün. Ama biraz tecrübeyle, biraz da Miller ile maçı aldı. Miller çok önemli bir oyuncu olduğunu tekrar gösterdi. Kalitesini golde çok daha iyi anladık.

1-0'dan sonra Samet Hoca'nın Ali Kuçik hamlesi yerinde bir hamle oldu. Bucaspor çok önemli organize ataklar da geliştirdi bu sayede. Ama gol ile sonuçlanmadığı sürece bunun bir faydası yok.

Bu haftanın puansız geçilmesi kötü tabii. Rakiplerin ise ne yapacağı önemli. Konyaspor , Karabük'e gidiyor. Karabük 'te Emenike yok ama geçen hafta O'nsuz da kazanabileceklerini gösterdiler. Karabük'ün Konyaspor'a geçit vermeyeceğini düşünüyorum.Sivasspor Manisaspor ile. Bir beraberlik sürpriz olmaz. Ama Hikmet Karaman bu; 3 puan çıkarırsa bu deplasmandan şaşırmayacağım.

Elbette Kasımpaşa da var . Onlar da Kadıköy deplasmanına gidiyor. Son yaklaştıkça lig kızışıyor. Umarım Bucaspor bu ligde kalacak. Umudumuz o yönde..

Özgür Yankaya için tek cümlem var. Diyet ödedi. Net.


Uefa'da eşlemeler ve Napolili taraftarın sahaya yıkılışı

Uefa'da gelecek eşleşmeleri verelim. Özellikle CSKA Moskova - Porto eşlemesi sert geçecek gibi.

Twente - Zenit
Benfica - Paris Saint Germain
Dinamo Kiev - Manchester City
PSV Eindhoven - Glasgow Rangers
CSKA Moskova - Porto
Ajax - Spartak Moskova
Liverpool - Braga
Leverkusen -  Villarreal


Napoli elense de günü son olarak Napoli videosu ile bitirelim. Napoli'nin Hamsik ile bulduğu golde Napolili taraftarların tribünü yıkıp, sahaya düştüğü anlar. Özellikle 1.38'ten sonrasına dikkat :))

22 Şubat 2011 Salı

Biz Kime Ne Anlatıyoruz?

Ülkemizin ciddi problemlerinden biridir Türk hakemleri. Dikkat ettiyseniz Türk futbolu demiyorum. Ülkemizin ciddi bir problemi..

Gerek yeteneği sınırlı hakemlerimizin üst klasman maçlara verilişi, gerekse hakemlik mesleğinin , camiasının amatör ruhlu olması bunda bir etken. Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Profesyonel bir yapıda değil bu camia. Yönettiği maç başına para kazanılan bir meslek profesyonel olamaz. Her hakemimizin , hakemlikten başka başka bir mesleği daha var. Bu ayıp mı tabii ki değil. Aksine çok daha iyi. Ancak hakemliğe verilen öneme balta gibi girdiği de bir gerçek.

Bu işin profesyonel bir yapıya dönüşmesi nasıl sağlanabilir?

En baştan sağlaması yapılarak gidilmesi gereken bir durum diye düşünüyorum. Merkez Hakem Komitesi Başkan seçiminden tutun da, gözlemci atamalarına kadar şeffaf bir ortamın sağlanması gerekiyor. Hakemlerin öncelikle bir güvencesi olması gerekiyor bana göre. Bir hakem maç yönetmese bile aylık parasını almalı. Profesyonel bir yapının temelini oluşturmak için bu bir öncelik. Bunun yanı sıra dikkat edilmesi gereken bir diğer unsur da MHK Kurulu'nun oluşturulması. Mhk Başkanı'nın kafasına göre oluşturduğu veya federasyon başkanı'nın kafasına göre oluşturduğu bir kurul ancak 3. sınıf futbol ülkelerinde olur. En önemli sorun da budur bana göre. Bu sistemi de mevcut hakemlerimizle oluşturursanız kafanıza da taş yağar söyleyeyim. En baştan işi sıkı tutmak gerekiyor.

Hakemlerimize gelirsek..
Yaptıkları mesleği ek iş olarak gören hakemler olduğu sürece, sahada futbol yerine başka bir şeyler izleyeceğimiz kesin. Bir kere önce şunu çözmek gerekiyor. Bir hakemin yetenekli olup, olmadığını anlayamayacak kadar kötü ve sorumsuz uzmanların,yöneticilerin olduğu bir futbol sistemimiz var.

Örnek olarak Hüseyin Göçek'i verelim. Bana hiç kimse bu adamın doğru baraj kurdurduğunu ispat edemez. Hüseyin Göçek'in her maçını dikkatle izleyin. Bir tane barajı eğer 9 metre 15 santim ise ben kendisinden özür dilerim. Peki O bugüne kadar canını yaktığı kulüplerden özür dilemiş mi? Veya hiç vicdan azabı çekmiş mi? Ya da vicdan nedir bilir mi? 2 sene önceki Fenerbahçe-Galatasaray, geçen seneki Fenerbahçe-Beşiktaş, geçtiğimiz Nisan ayındaki Altay-Giresunspor, bu sezonki Sivasspor-Karabükspor maçlarının hesabını verebilir mi? Bu örneklerin en az iki katının daha buraya yazılabileceğinden haberi var mı?
Çapsızlıkta sınır tanımamak mıdır bu?

Kuddusi Müftüoğlu..

Bir şirkette örneğin müdür işten alınırsa, o müdür tekrar aynı firmaya müdür yardımcısı olarak işe başlar mı? Kuddusi Müftüoğlu şaşırtıyor beni.

Bundan yaklaşık 4 yıl önce FIFA kokartlığı alındığı için hakemliği bırakan bir hakem, bir daha bu işe neden soyunur? Bir daha Fifa kokartı takamayacağını bile bile neden bu mesleğe döner? Bir hakemin hakem olurken ideali FIFA Hakemi olmak değil midir?


Merkez Hakem Kurulu Başkanı Oğuz Sarvan tarafından en formda hakem olarak lanse edilmesi kimin ayıbıdır?

Geçen sene Ali Sami Yen Stadı'nda tam 5 Galatasaray maçına verildiğini hatırlatalım. Bu sezon TT Arena'da 3 maç oynandı. İkisini Kuddusi Müftüoğlu yönetti. Bunun tesadüf olduğunu iddaa edenler buyrun kapı açık. Nasıl bir atama veya maç dağıtım sistemi olduğunu çözebilen var mıdır?

Daha "Komiserim hakemim" Bünyamin Gezer'i, Bülent Yıldırım'ı vb. değinmedik bile. Bu ülkede Serkan Çınarlar, Suat Arslanboğalardan da 55 bin tane olduğu için hele onlara hiç değinmiyorum.

Ülkemizin 1 numaralı hakemi Cüneyt Çakır'ın formsuz durumuna rağmen her hafta Süper Lig'de maç verilmesi kimin eseridir? Kimin sorumsuzluğudur. Bu adam her hafta Süper Lig'de maç yönetecek. Sonra gidicek hafta içi Avrupa'da maç yönetecek. İyi olanların da yok ediliği bir sistemin Türk futboluna zarar verdiğini ne zaman anlayacağız?

Markus Merk'in her hafta hakemlerimizi poh pohlayarak yangına körükle gittiğini kimse görmüyor mu?  Emir kulu olduğunu bu kadar belli etmek zorunda mı? Bir oyuncunun bile bile topa müdahalesinden sonra (Volkan Şen, Ali Sami Yen Stadı, Galatasaray-Bursaspor maçı) 2. sarıdan atılmayışına "bu karar hakem vicdanına girer. Hakem haklıdır " diyebilecek kadar küçültür mü bir insanı para! Ya da biz ne konuşuyoruz ki. O'nun umrunda mı Türk Futbolu, hakemi! Yarın bir gün çekip gittiğinde aldığı para yanına kar kalacak. Saç baş yolan yine biz Türk futbolseveri olacağız. Canı yanan milyonlarca harcama yapan camialar, bir yanlış hakem düdüğü ile hakkını yenen , küme düşen güzide kulüplerimiz olacak. 

Standartı olmayanların olduğu yerde..
Biz kime ne anlatıyoruz?

20 Şubat 2011 Pazar

Genoa:4 Roma:3

İlk 15 dakikada şok 2 golle mağlup duruma düşüyorsunuz. 2. yarıda bir tokat da Totti'den geliyor. Ama Genoa sonradan açılıyor. 4 gol bırakıyor Roma filelerine. Ranieri de krediyi dolduruyor. Görevine son verilmeden istifayı basıyor. Çok bile dayandı. Buyrun maçın golleri:

Beşiktaş:2 Fenerbahçe:4

Beşiktaş'ın can havli ile baskı kurup, oyunu tutacağı kanısındaydım. Tam tersi oldu. Fenerbahçe inanılmaz iştahlı başladı maça. Bu iştah bir yan topla golü de getirince Beşiktaş uyanamadı.

İlk yarıda Beşiktaş hep sağ kanattan gelmeye çalıştı. Santos'un üzerine oynadı Quaresma. Taa ki  kendini sol tarafa atana kadar. Fenerbahçe ise soldan Dia ile geldi. Ekrem'in yalnız kalması bunda en büyük etken tabii.
30. dakikadan sonra biraz uyanan Beşiktaş, Ekrem'in olağan üstü golüyle eşitliği buldu ve devreye girdi. 2. yarı tabii ki beklenen baskı ve Toraman'ın golü..

Akabinde bir kaç pozisyon daha var Beşiktaş'ın. Bir de Almedia'nın karşı karşıya bir poziyonu var ki, kaçırması daha zordu. Başardı. Kırılma anı öncelikle bu pozisyon . Sonrasında ise her duran topta boğuşan Ferrari - Lugano ikilisinden Ferrari'nin yaptığı anlamsız hareket..

O kadar sorumsuz bir hareket ki. Önce penaltı, sonra kırmızı kart. Takımı sırtından vurmak demek bu. İhanet demek bu. Sonrasında Fenerbahçe oyunu kopardı zaten. İbre yine Fenerbahçe'ye dönünce patır patır buldular golleri.

Aykut Kocaman'a değinelim. Kafama takıldı. Beşiktaş 2-1 öndeyken Semih hazırlanıyordu. Oyuna girecekken Ferrari malum hareketi yaptı. Acaba bu hareket olmasa Semih oyuna girerken oyundan kim alınacaktı meraktayım dostlar..

Çünkü adım gibi biliyorum ki oyundan çıkacak isim Alex olacaktı. Futbol böyle bir oyun işte. Anlık hareketler şablonu değiştiriyor. Alex'in hanesine de 3 gol yazıldı. Maçı çevirdi. Basın mensubu olsam Aykut Hoca'ya ilk soracağım soru bu olur.

Son olarak Cüneyt Çakır..
Ekrem'in, Gökhan Gönül'ün kırmızlarını es geçti. Geçen hafta Buca'da izlediğim Cüneyt Çakır ile İnönü'deki Cüneyt Çakır arasında çok fark var. Maçtan maça kural değişiyorsa bize söylesinler ona göre izleyelim. Sen de yapma bunları, gelme oyuna camianın 1 numarası..