30 Kasım 2009 Pazartesi

Tatil erken mi başladı?

http://www.jaglersport.com/yazi.php?id=474

İki takımında bana göre kötü oynadığı , Galatasaray’ın bol tekme yediği maçta Bursaspor rakibini yakaladı.İki takımda kötü diyorum ancak Galatasaray kötünün de kötüsü bir oyun ortaya koydu.Lig başında “ Galatasaray 4-6-0 şeklinde oynuyor” diyen kesime buradan sesleniyorum.Bursaspor maçında gördünüz mü
4-6-0 ‘ı ?

Nonda 65 dakika kenarda oturdu.Arda iki tane kule gibi stoperin arasında kayboldu.Durum böyle olunca ne üretkenliğiniz kalıyor, ne de skoru lehinize çevirecek gücünüz.Bu tür maçlarda bir anda maçı çevirecek isimlerin ön plana çıkması gerekiyor.Her ne kadar Elano istenilen düzeyde olması bile araya bırakacağı bir top skoru değiştirebilir.Ama O’da oyuna geç dahil oldu.

Tabii Galatasaray’ın oyununu sahada bozan da bir Bursaspor vardı.Çok iyi olmasalarda ilk yarı üretkenlik anlamında iyiydiler.Baktığınız zaman defansı da takım olarak iyi yapan bir takım.Bunun da meyvesini alıyorlar.

Bir kere şunu unutmamak lazım; eğer defansınız iyiyse ve takım olarak iyi bir savunma anlayışınız varsa istenilen sonuca her türlü ulaşabilirsiniz.

Örneğin; Beşiktaş örneği…
Ferrari’nin aşısı inanılmaz tuttu.Yanına Sivok da gelse İ.Toraman da gelse fark etmiyor.Çünkü asıl önemli olan takım olarak bir şeyler yapmanız.Sezon başı kötü olan ama şu aralar toparlanan Fink ve her zaman olağanüstü işler yapan Ernst’in katkısı inanılmaz boyutta.
Lige havlu attı denilen Beşiktaş’ın durumunu görüyoruz..Taşlar yerine oturmuş vaziyette.

Beşiktaş maçına kadar az gol yiyen Fenerbahçe ‘yi Bilica’nın olmayışı ve Emre’nin yokluğu ne hale soktu herkes gördü.Özellikle zorluk derecesi yüksek maçlarda bu tip durumlar görüle biliniyor.Biraz direnç Fenerbahçe’yi yıktı.2 haftada yenen 6 gol var ortada.

Futboldan nasibini almayanlar…

Eleştiri elbette olacaktır.Ancak bugün Rijkaard ve ekibini acımasızca eleştirenler futboldan nasibini almamış kesimdir.Bugün şehir değiştirdiğinizde bile uyum sorunu yaşıyorsunuz.Bir futbolcuyu,bir teknik adamı eleştirirken herkesin daha dikkatli,daha yapıcı olması gerekiyor.Hayatlarında tribüne çıkmamış, o yeşil zemine basmamış, futbol topuna dokunmamış,kasığı hiç çekmemiş insanların anlamsız yorumlarını bu yüzden anlamıyorum.

Rijkaard’ın neden Hollanda’ya uçtuğunu bilmeden yorum yapanlar hala neden ekranlarda bunu da tabii sorgulamak lazım..

26 Kasım 2009 Perşembe

Şampiyonlar Ligi gecenin sonuçları(25 Kasım 2009)

MANCHESTER UNITED: 0 - BEŞİKTAŞ: 1

Gol:Dk. 20 Tello (Beşiktaş)

İnsanın daha önce nerdeydin kartal diyesi geliyor.Şu gruptan 2. tur vizesi rahat alınırdı.Neyse şimdiki hedef Uefa'ya kalmak...

CSKA MOSKOVA [2 - 1] WOLFSBURG

19' [0 - 1] E. Dzeko 58'
[1 - 1] T. Necid 66'
[2 - 1] M. Krasic


BAYERN MÜNİH [1 - 0] MACCABI HAIFA

62' [1 - 0] I. Olic

BORDEAUX [2 - 0] JUVENTUS

54' [1 - 0] Fernando
90' [2 - 0] M. Chamakh

Fransız takımı müthiş formda.Ya Juve ya da Bayern saf dışı kalacak.

MILAN [1 - 1] MARSİLYA

10' [1 - 0] M. Borriello
16' [1 - 1] L. Gonzalez

Real Madrid [1 - 0] Zurich

21' [1 - 0] G. Higuain

Madrid zor da olsa lider...

APOEL NICOSIA [1 - 1] ATLETICO MADRID

5' [1 - 0] N. Mirosavljevic
62' [1 - 1] Simao

PORTO [0 - 1] CHELSEA

69' [0 - 1] N. Anelka


25 Kasım 2009 Çarşamba

Şampiyonlar Ligi gecenin sonuçları

24 Kasım 2009 Salı

Şampiyonlar Ligi'nde gecenin sonuçları:

BARCELONA [2 - 0] INTER

10' [1 - 0] G. Pique
26' [2 - 0] P. Rodriguez


Barcelona tam anlamıyla futbol resitali sundu.Messi yok , İbrahimoviç yok ama sahada takım var.İniesta var...

ARSENAL: 2 - STANDARD LIEGE: 0

Kırmızı kart: Dk. 87 Gonzales (Liege)

Goller: Dk. 36 Nasri

Dk. 45+2 Denilson

Arsenal rahat kazandı ve gruptan çıkmayı garantiledi.

UNIREA URZICENI [1 - 0] SEVILLA

45' [1 - 0] I. Dragutinovic (k.k.)

Rumenler coştu bir kere.16'ya kalmayı çok isteyen bu Rumen takımı evinde inanılmaz oynuyor.Son maçlar kaderlerini çizecek.Ama Uefa'yı garantilediler.

DEBRECENI [0 - 1] LIVERPOOL

4' [0 - 1] N'Gog

Liverpool elveda dedi.Fiorentina kazanınca Onların ipi çekildi.Uefa'ya kaldılar.Benitez neler düşünüyor acaba?

FIORENTINA [1 - 0] OLYMPIC LYON

28' [1 - 0] Vargas (pen.)

Fiorentina bir üst turda.Floransa dün coşkudan yıkıldı.Frey'in müthiş formu vardı.

En önemli görüntü ise maç sonundaydı.Lyon'lu oyuncular soyunma odasına giderken Fiorentinalılar girişte Onları bekleyip teker teker ellerini sıktılar.Herkes görmeli bu görüntüleri...

GLASGOW RANGERS [0 - 2] STUTTGART

16' [0 - 1] S. Rudy
59' [0 - 2] Z. Kuzmanovic

Rangers kendi ipini çekti.Almanlar devam dedi.

AZ ALKMAAR: 0 - OLYMPIAKOS: 0


Sert maç olmuş.Ama Zico istediğini aldı.

RUBIN KAZAN [0 - 0] DINAMO KIEV

Kazan fırsat tepti.Son maçta neler olur bilinmez ama inanılmaz karıştı grup.


24 Kasım 2009 Salı

Kara Pazar!

http://www.jaglersport.com/yazi.php?id=470

Pazar günü öğle saatleri…
Skandal olayın cezaları açıklandı.Camiayı derinden üzen bu olay, bu rezaletin sonucunda bana göre Galatasaray Basketbol Takımı ligden ihraç edildi.Her ne kadar federasyon takım için hükmen mağlubiyet verse de takımın ligde kalma umudu bu saatten sonra çok az.

Böyle başlayan bir Pazar günü akşamında da futbol takımı ayağına gelen fırsatı tepti.Liderlik fırsatını kaçırdı.Aslında tam anlamıyla kara pazar da diyebiliriz. Ancak liderlik kaçmış, o kaçmış önemli olan bu değil.Galatasaray Manisaspor’u Sami Yen’de neden yenemiyor bunu sorgulamak lazım.
Galatasaray iyi değildi.Manisaspor ön alanda iyi bastı.Pozisyon vermemeye çalıştı ancak Cimbom golü bir şekilde buldu.İkinci yarı Manisaspor’un artan direnci vardı.Buna rağmen Galatasaray’ın yakaladığı 3 net pozisyon var.Maçı koparamazsanız rakip faturayı keser.Manisaspor’u analiz ettiğinizde ligin her maçında son dakikaya kadar kovalayan bir ekip görüntüsü var. Mesut Bakkal’ın oyun şablonu bu.

Her ne kadar Keita girdikten sonra Galatasaray’ın sağ kanadı hareketlense de kaçan puanlar kaçtı bir kere.Önemli olan ligin sonlarında bu puanları aramamak.Kendi evinizde Eskişehirspor maçı kaçan 2 puan.Manispor maçı uçan 2 puan.Etti mi 4. Bu ligde ayrıntılar çok önemli.Dikkat etmek lazım!

Derbiye gelirsek…

Sisli ve puslu bir gecede İnönü’de inanılmaz bir Beşiktaş izledim.Maçın her anında basan,ısıran bir Beşiktaş vardı.Bu sezon izlediğim en iyi Beşiktaş bu.
İlk yarının bir bölümünde Fenerbahçe’nin etkili olduğunu söyleyebiliriz.Alex ‘in direkten dönen frikiği maçın kırılma anlarından biri.Buna nazaran ilk dakikalarda Serdar Özkan klasiği kaçan bir gol Beşiktaş adına var ki inanılmaz.
İlk yarıda akılda kalan en önemli pozisyon ise Gökhan Gönül’ün yerde kaldığı pozisyonda hakemin penaltı çalmayışı oldu.

İkinci yarıda ise oyun tamamıyla Beşiktaş’ın kontrolündeydi.Oyunun her alanında Alex’i kitleyen Fink’in inanılmaz golü hem Fenerbahçe’yi bitirdi hem de Beşiktaş’ın güvenini arttırdı.Hemen akabinde zaten ikinci gol geldi ve maç koptu.

İbrahim Üzülmez…
Forumlarda O’nun için yazılan harika bir cümle okudum.”Sanki bu maçta içine “Patrice Evra” kaçmış gibi oynadı “ diye.Başka söze de gerek yok bence.

Galatasaray’ın da bu hafta puan kaybetmesiyle haftayı en karlı Beşiktaş kapattı.Lige de renk geldi.
Özellikle aşağıdan Bursaspor’un ve inanılmaz formda olan Kayserispor’un gelişi gelecek haftalar için umut verici.Bakalım ilk yarı sonunda tablo nasıl şekillenecek?

19 Kasım 2009 Perşembe

İrlanda Basını ve Henry "Skandalın son perdesi"

Henry eliyle topu adeta tutup asist yapıyor, Fransa uzayan maçta bu gol ile Dünya Kupası'na gidiyor...
Bana göre rezaletin son perdesi...

İrlanda her ne kadar tam bir ekip görüntüsünden uzak da olsa Stade de France'da iyi oynayıp maçı uzatmaya kadar götürdüler.Ama Henry eliyle aldı götürdü maçı.Şaşırdığım nokta şurası: İrlanda basını olayı inanılmaz sakin, hafif karşılamış.İnternetten okuduklarım, gördüğüm gazete manşetleri bu yönde. Türkiye'de veya başka bir ülke böyle bir haksızlığa uğrayacak ne yangınlar kopardı kim bilir? Bence olması gerekende bu. Bir ülke haksızlığa uğramış.Niye susuyorsunuz?

En büyük tepkiyi yine emek veren , ter döken futbolcular vermiş.

Robbie Keane: "Onlar muhtemelen şimdi Blatter'i ararlar.Fransa ve Almanya büyük ülkeler.Ama hiç bir zaman adil bir oyun oynamadılar" diye konuşmuş.Ayrıca FıFA ve Uefa başkanları için ağır ifadeleri var.

Öfkeli bir şekilde Henry için de "Hırsızlık duygusu ön plana çıktı" ifadesini kullanmış.

İrlandalı yazar Vincent Hogan'ın ise "Thierry bizim hayalerimizi çaldı" adlı bir yazısı var ki zehir zemberek.Belki de bu basında görülecek ender yazılardan biri.

Oyuncu Dunne ise: "Büyük takımların gitmesi her zaman isteniyor.Yine istediklerini yaptılar.Fransa ile Portekiz kupaya isteniyordu ve bu başarıldı" sözlerini sarfetmiş.

"Bu eli herkes gördü ama kimse kılını kıpırdatmadı.Çünkü Platini orada Fransa'yı istiyor." Dunne'ın son sözleri...

Peki Henry ne diyor bu duruma:

''Evet elime değdi, ancak ben hakem değilim. Hakem düdük çalmadı ben de devam ettim"

Skandal...






18 Kasım 2009 Çarşamba

F1'de neler oluyor?

Önce Mercedes-Benz Brawn Gp'yi satın aldı.
Çoğunluk hissesinin Alman ekibe geçmesiyle takımın yeni adı da Mercedes GP olarak değişti.

Sonrasında 3 yıllık anlaşma ile Button'ın Mercedes'e geçtiği duyuruldu.Kendisinin 18 milyon Sterlin'e anlaştığı Daily Mail tarafından iddaa ediliyor.

Tam neler oluyor derken bu seferde Kimi Raikkonen' in gelecek yıl yarışmayacağı haberi geldi.
"Formula 1'in tadı kaçtı" diyenler var.Nasıl kaçmasın ki? Bana göre tam bir fiyasko.Fazla söze gerek yok...

15 Kasım 2009 Pazar

Bilet Kapma Savaşı

http://www.jaglersport.com/yazi.php?id=463

Biz yokuz Afrika’da.Ligler de tatil.Bu arada hazırlık maçımız bile yok.Nasıl olsun ki daha hocamız yok. Napalım bu arada?
Bari diğer play off bileti kapma savaşında olan ülkeleri değerlendirelim.

Ruslar’dan başlayalım önce.Hiddink’in Rusya’sı.Avrupa Şampiyonası’nda iyi bir performans koyan Rusya ; Slovenya karşısında iyi bir futbol ortaya koydu.İyi oynadı oynamasına da bitime dakikalar kala yediği gol moralleri bozdu.Ama beterin beteri var.Son dakikada kaçan Slovenya pozisyonu gol olsa maç 2-2 de bitebilirdi.Rövanş çok çetin geçecek gibi gözüküyor.Bana göre şanslı ülke Slovenya.Hiddink faktörü orada neler yapar bilinmez ama çok baskı yiyeceği kesin.

Bir diğer eşleşme Yunanistan ile Ukrayna arasındaydı.Herkese göre Favori Yunanistan’dı ilk maçta.Ancak Ukrayna iyi bir performans ortaya koydu.Özellikle son yarım saatte bulduğu pozisyonları değerlendirse işi Atina’da bitirip tur biletini kapabilirdi.Bana göre avantajlı ülke bu eşleşmede Ukrayna.Atina’da yakaladığı 0-0 avantajını iyi değerlendirecektir.Her türlü galibiyet Onları kupaya götürür.

Belki de en rahat eşleşme.İrlanda Cumhuriyeti ile Fransa arasındaydı.Bana göre Domenech’e rağmen Fransa açık ara favoriydi.Öyle de oldu.Deplasmanda tek golle işi bitirdiler.Artık Fransa’da rahat futbolla bileti kaparlar.İrlanda ekip olamamanın sıkıntısını çekiyor.Böyle giderse çekmeye de devam edecek.Kaliteli isimlere sahipler.Ancak bir takım havası yok ne yazık ki!

Bizim grubumuzda ikinci olan Bosna ise Portekiz deplasmanındaydı.Portekiz’de Ronaldo yoktu.Ama 1-0 da olsa kazanmayı bildiler.Bosna Hersek ilk yarı ilerde çok etkili değildi.İkinci yarı daha derli topluydu.Bu skorla rövanş için umutlarını kaybetmediler.Bosna’nın kendi evinde gol yememesi lazım.Ondan sonra golü düşünmeli.Yoksa bana göre işleri çok zor.Özellikle yedikleri golde yaptıkları hataları tekrarlarsa rövanş maçı başlamadan bitebilir.Çünkü Portekiz çok teknik ve arzulu bir performans ortaya koyuyor.

Eklemeden geçmeyeyim.Şu takımların arasında Türkiye’nin olmaması inanılır gibi değil.Napalım beceremedik bu sefer…

11 Kasım 2009 Çarşamba

“Karısına Röportaj Vermem İçin Aylardır Yalvarıyor Bana!”


Talay Erker'den harika bir yazı.Eline,kalemine sağlık...

Ercan Saatçi’nin Taşaronları

Türk spor basınını, bazı “gizli kanallar” bağlandıkça pis kokan “Ayamama deresine” döndüğünü söyleyip duruyorduk ya.. İşte “gizliliği” sağlanamayan bir “kanal” daha ortaya çıktı, insanın burnunu sıksa bile hissedebileceği “iğrenç kokan skandal” patladı.

Yılların müzisyeni Ercan Saatçi’yi Hürriyet Gazetesi Spor Servisi sorumluluğuna getirmelerinden dolayı birilerini suçlamak haddimize değil. O gazete “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” diye tanımlanan devasa bir “medya kuruluşu” idi. Fikir, enerji, tecrübe ve üstün bilgi birikimleri ile bu kuruluşa katkıda bulunan bir “üst kademe sorumluları” vardı. Onlar onaylandığına göre de Ercan Saatçi’nin Hürriyet’e “spor sorumlusu” olmasında da bir sakınca yoktu.

Ercan Saatçi’nin “fanatik bir Fenerbahçeli” olması da önemli değildi. Zaten bu piyasada onun gibi olanlar kıyamet gibiydi.

Her ne kadar Hürriyet “Halkın Gazetesi” sloganı ile “tezgaha” konuyor ve bu “Halkın” çok geniş kesimi üzerinde “Galatasaraylı” olma sıfatı bulunuyorsa da, Ercan Saatçi’nin “Fenerbahçeliliği” değil, sorumluluğunu aldığı sayfaların “şahsiyet çizgisi” söz konusu olacaktı.

Ama “sayfa şahsiyetinden” önce Ercan Saatçi’nin “sporculuk şahsiyeti” ortaya “kaset” olarak çıkınca, işin rengi değişti. Kusura bakmasın ama, değişmesi de gerekiyordu. Çünkü Saatçi “erkeklik gücünü(!)” çok büyük bir camia üzerinde denemeye kalkacak kadar “sapık bir fanatizm” temsilcisiydi “o kasete” göre.

Seten Çocuk Devrede

Yaşananları “vizyon filmi” gibi tekrar tekrar oynatmaya gerek yok. Herkes artık biliyordu ki Galatasaray’a çok çirkin küfür eden Saatçi kendini “Türk adaleti” önünde savunacaktı. Çünkü Galatasaray tarafı adalete gideceğini açıklamıştı.

İşte bu olayın tam bu safhasında ikinci bir “skandal” patladı.

Vatan Gazetesi Spor Müdürü İbrahim Seten ile yardımcısı Galatasaraylı yönetici Haldun Üstünel’in telefonuna “mesaj” atmış “Ercan Saatçi’nin elinde de senin ve başkan Polat’ın küfür kasetleri var. Uğraşırsanız o da yayınlayacak” diye tehdit etmişlerdi.

Bir gazetenin Spor sorumlusunun böyle bir olayda “iyi niyetle” arabuluculuğa soyunması hadi neyse de… Tehdit-mehdit olacak şey mi idi yani bu.

Ama onun adı varsa ortada şüphe bile etmemek gerekirdi. Haldun Üstünel “bana tehdit mesajı attı” dediği için değil. Eğer İbrahim Seten’i tanıma şanssızlığını yaşamamışsanız, kendi kendinize sormanız gerekirdi.:

“Seten böyle bir şey yapar mı?

Hem de nasıl yapardı, nasıl yapardı…

Korkak olduğu için yüz yüze yapamaz ama, aracıyla ulaştığına “Donkişot” olur, saldırırdı!..

Fatih Terim’i Tehdit

Ben maalesef Türk sporunda “Bit” yerine bile koymayacağım bu arkadaşla 4 uzun yıl aynı gazetede çalıştım.

Hani şimdi şüpheye düşüp soruyoruz ya kendi kendimize:

“Haldun Üstünel’i gerçekten tehdit etmiş midir?”

İkisi arasında geçeni elbette ikisi bilir.

Ama İbrahim Seten’in ne olduğunu da ben bilirim! Mesela;

Fatih Terim, Galatasaray’daki 2’nci döneminde bir gün sohbet için beni Florya’ya çağırmıştı.

Seten bunu bir şekilde öğrenmiş.. Dedi ki;

“Abi Fatih hocaya söyle onun hakkında öyle haberler var ki elimizde, kendisini sevdiğimiz için kullanmıyoruz… Mesela, Galatasaray’ın Antalya’da kamp yaptığı 5 yıldızlı otelde, gece odasına gazocağı, pastırma-yumurta istiyormuş… Pastırmalı-yumurta canım çekti diyormuş… Sorumlular “yahu lüks otelde böyle şeyler olur mu diye şaşırıyormuş”

Gibi… Daha birçok şey…

-“Elçiye zeval olmaz” diyerek naklettiğimde Terim patlamıştı… İnanıyorum ki, o an karşısında ben değil Seten olsa, “kız saçı” gibi arkadan tokalı saçlarına elini dolar, ağız burun bırakmazdı!

-“Talay abi” dedi: “Bu zavallı karısına röportaj vermem için aylardır yalvarıyor bana… Git ona söyle, karısına röportaj verecek başka birini bulsun. Elinden ne geliyorsa ardına koymasın!..”

Karısının Soyadı Altan

“Karısına röportaj” dedik ya… Adamı biraz tanıyabilmek için durmamız gerekiyor bunun üzerinde de biraz… Çünkü Fatih Terim’in dışında çok kişi gibi Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım’da bir buluşmamızda şöyle demişti:

-“Karısına röportaj vermiyoruz diye sallıyor…”

Çok daha ağır ifadelerde kullanmıştı ama o sadece ikimiz arasındaki bir konuşmaydı.

Seten’in Eşi Kimdi?

Ünlü yazar Çetin Altan’ın torunu, Ahmet Altan’ın kızı Sanem Altan… Röportaj ve TV programları yapmaya hevesli Sanem Altan, İbrahim Seten’in 2’nci eşiydi ama hala “Altan” soyadını kullanıyordu… Sanırım “Altan” soyadı ile medyada “fışkıracağını” sanan ihtiraslı bir hanımdı… Ama ne hikmetse, bir türlü ayar tutturamamış, spor dünyasında üzerine çıkacak bir “duvar” bulamamış, üzerine afiş olamamıştı!

Hatırladıkça içim sızlar;

Bizim spor basını aleminde her zaman “1 numara” tuttuğum bir arkadaşımız vardı… Bilgisiyle, kişiliği ve entelektüel çevresi ile Yiğiter Uluğ gerçekten çok değerli bir spor yazarıydı. İbrahim Seten’de ona saygı duyardı… Çünkü Yiğiter onu Babı’ali dediğimiz “nankör” ortamda çok taşımıştı!.. Saygısı nereye kadar devam etti?.. Sanem Altan’ın TV’deki programından kovulana kadar… Yiğiter Uluğ’la eşi birlikte program yapıyorlardı… Kanal yöneticileri eşini kovunca Seten, Yiğiter’den de işi bırakmasını istemişti… Bu olmayınca da Yiğiter Uluğ’un Vatan Gazetesi Spor Servisi ile ilişkisini kesmişti… Çok yazık olmuştu ama “dur” diyen de yoktu maalesef…

Tencere Yuvarlanmış!

Haldun Üstünel şimdi diyor ki:

-“…Telefonuma önce İbrahim Seten, sonra yardımcısı mesaj geçti, beni tehdit ettiler…”

Gerçek, ya da değil bilemem…

Ama Seten’i çok iyi bilirim… Adı ağzıma çok iğreti ve fil gibi gövdesine rağmen çok küçük gelir… Yardımcısını da iyi bilirim… Askerlikten yırtmak için durmadan yutan, gerçek bir “fil” gibi olan yardımcısı da uzun süre “futbolcu satma” işi ile uğraşmış… Avucunu yalayınca da tencereye kapak olmakta bulmuştu selameti… İbrahim Seten “ateşle” oynamaya bayılırdı, ateşi karıştırmak için de maşa lazımdı…

İşte ateş, işte maşa… Karıştırıyorlardı!..

Neden karıştırıyorlardı?.. Eşi Sanem Altan’a rahatlıkla röportaj ayarlayabilmesi için daha yükseklere tırmanmalıydı… Bir zamanlar Hürriyet Spor’un başına zıplayabilmek için Fatih Altaylı’nın eteklerine yapışmış, başaramamıştı… Şimdi Ercan Saatçi’ye “taşeronluk” yaparsa… Acaba? Organizatör Saatçi’nin yanına müdür ya da aynı grubun içindeki Milliyet’e sıçrar mıydı?

Olur mu bilemem!..

Ama “taşeronları” iyi bilirim…

Haa unutmadan…

Seten mahkemeden bahsediyor ya… “Mahkeme” derken tüylerinin diken diken olduğunu da iyi bilirim…

Daha çok şey bilirim de, Türk Spor Basını’nın bu hale nasıl getirildiğini hiç bilmem!

Fotogol Gazetesi