30 Temmuz 2010 Cuma

Galatasaray:2 OFK Belgrad:2

Hesapta olmayan son 10 dakika izledik. Galatasaray iyi başladı , iyi götürdü ancak biri şanssızlık biri de büyük hata barındıran iki gol gördü kalesinde.
Kornerden yenen golün açıklaması yok. O adam bomboş 6 pasta topa vurmamalı.

Galatasaray'sanız eğer o kafa vurdurtulmamalı.
İlk yenen gole bir şey demek istemiyorum.Dışarı giden top içeri girdi.
Ancak 2. gol affedilemez.

Başka bir şey yazmaya gerek yok. Belgrad'da tur ya atlanacak ya atlanacak. Bunun başka açıklaması yok.

28 Temmuz 2010 Çarşamba

İspanyolların Guti yorumları...

Forumlarda, sitelerde İspanyolların Guti ile yaptığı yorumları derlemeye çalıştım.
Hakaret içeren yorumları eklemediğimi de belirteyim.


Ne demiş bazı İspanyollar;

-Guti benim için şu anda İspanya'da bulunan en iyi orta saha oyuncusudur.

-Guti dünyanın en iyi oyuncusu olabilir miydi? Oyun içindeki tembellikleri olmasa bunu başarabilirdi. Del Bosque de onu bu yüzden tercih etmedi.

-Madrid’in arka kapısından kaçtı. O cesur değil.

-Ara ara kötü performanslar sergilese de O bir yıldız.

-Real Madrid’in O ‘nu bırakması utanç verici.

-O’nu gece kulübünde yakaladıklarında Beşiktaşlıları merak ediyorum. 6 ay sonra tehditlerle geri döner.

-Guti’yi özleyeceğim. Tüm Madrid özleyecek..

-Bu transferden çok memnunum. O tedavi olmalı.

-Guti’ye tapıyordum. Gitmemesi gerekirdi.

-Arap takımları yerine Türkleri tercih etmesi ilginç.

-Türk Ligi ; La Liga kadar güçlü değil. O 33 yaşında da olsa başarabilir.

-Guti bir fenomendir sonsuza kadar..

-Türklerin stada bir helikopter indirmediği kalmış. Bu adam bunları hak etmiyor.

-Fırtına mı? O sadece sarışın..

-O Türkleri coşturur.

-Türkler iyi bir adam izleyecekler.

-Guti bütün kalpler seninle olacak.Madridliler özleyecek seni.

-Sarı Fırtına güzelmiş. Ancak tam tersi olmalı ‘ Sarı İşkence’ . Bu adam çok abartılıyor.Madrid’de de çok abartıldı.2 ayda bir iş yapardı.Yıldız değil bence.


Yorumlar bu şekilde. Seveni de var sevmeyeni de. Madridli olanı da yorumluyor, olmayanı da bir de öyle bakmak lazım.
Ancak şu bir gerçek Guti Beşiktaş için iyi bir şanstır.

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Hazırlık..

Önce kadrolara bir bakalım. Galatasaray özellikle yabancılarından yoksun çıktı sahaya. Neill ve Baros özellikle…
İkisinin de takıma ne derecede katkı verdiğini biliyoruz.

Fenerbahçe ise daha derli toplu ve neredeyse tam kadroydu.
Aykut Kocaman ‘ın uyguladığı sistemde Alex’in verimliliğin azalması olası gözüküyor. Çünkü Sayın Kocaman ileride bir pivot santrafor düşüncesinde ve O’nun sağı ve soluna hızlı adamlar…
Bu hızlı adamlar Stoch ve Dia olacak muhtemelen. Ama bu sistemde şu Gökhan Ünal olmaz. Alex’ten faydalanmanız da çok zor.

Çünkü bir nevi 4-3-3 gibi oynamaya çalışan bir ekipte Alex kendine yer bulamaz. Verimliliği çok çok azalır. Top dağıtma işini bile ilk yarı yapamadı. Her an oyunu , skoru değiştirebilir yetenekte bir oyuncu kabul ediyorum. Ancak bazı futbolcuların da oyun tarzını siz teknik direktör olarak değiştiremezsiniz. Bu hem Alex’e hem de Fenerbahçe’ye zarar verir.

Galatasaray’a bakarsak kadro eksikliği olmasına rağmen 2. yarı neredeyse tek kale oynadı.
Cana daha hazır değil. Mehmet Batdal geçtiğimiz hazırlık maçlarına oranla durgundu bu maçta.
Ali Turan sırıttı. Şu görüntüde o bölgede Sabri’den vazgeçilmeyecek gibi gözüküyor.
Musa çok top kaybetti ve yorgun gözüktü.
Arda etkiliydi. İki de güzel vuruş yaptı ama olmadı.
Serdar Özkan ise eski görüntüsünde. Hızlı , adam geçiyor ama işte o son paslar yok. Bitiricilik yok.
Serkan Kurtuluş’a da ayrı değinelim. İnsan biraz ilerleme kaydeder. Gayret gösterir. Hayır! Serkan geldiğinde neyse şu anda da o. Anlam veremiyorum.

Aslına bakarsanız Rijkaard tam bir hazırlık maçı gibi görmüş oyunu ki doğru olan da budur.
Aykut Kocaman için aynı şeyleri söylemek zor.87. dakikadan sonra yapılan değişiklikler de neyin nesi?

Özellikle 2. yarı takımını bir Anadolu takımı gibi oynatması kabul edilemez.

Hakeme ise şu yönden değinelim. İçeri gitme sebebi eğer taraftarların güvenlik problemi nedeniyse hak veririm. Aksi takdirde kendisini anlamış değilim.
Nihayetinde bir hazırlık maçı. Derbi olabilir ancak bu kadar büyütmemek lazım. Çok kurmuş içinde maçı.Artık O’na ne anlattılarsa?


*jaglersport.com yazımdır.

Fikstür değerlendirme - Galatasaray...

Şimdilik Galatasaray açısından yazalım fikstürü.Sırasıyla zaman geldikçe diğer ekiplerimizi de biraz biraz yorumlarız.

Galatasaray'a baktığımızda ; ilk 4 haftayı 12 puan ile geçebilirse rahat bir yol izleyecek gibi duruyor.

İlk maçlar her zaman zor olur. Geçen sene Gaziantep deplasmanı ile sezonu açan Galatasaray o maçtan 3 puan ile ayrılmıştı.
Şimdi rakip Sivasspor.Sonrasında Sami Yen'de son şampiyon Bursaspor'u ağırlayacaklar.

3. hafta ise hep puan kaybı yaşanan Eskişehir deplasmanı.
4. hafta Gaziantepspor ile içerde. Aslına bakarsanız bu 4 hafta kritik bana göre. Hem sıcaklar,hem lige yeni adapte olmak...
En önemlisi de iyi bir dörtlü ile başlıyorsunuz. Sağlam takımlar...

Fenerbahçe derbisine kadar ise rahat bir yol var önünde Galatasaray'ın. Her maç zor elbette katılıyorum.Ancak kağıt üstünde gördüğümüzü yazıyoruz tabii.
İlk yarıdaki Fenerbahçe derbisinin Kadıköy'de oynanacak olması, 2. yarı da TT Arena'da güzel bir Fenerbahçe derbisi oynanacağının habercisi.

Ayrıca 11. hafta bir Avni Aker deplasmanı var. 2. yarıyı düşünürsek hem Fenerbahçe ile hem de Trabzonspor ile içerde oynamak avantaj.
Beşiktaş derbisi ise 14. hafta.
Galatasaray açısından ilk 4 hafta ve 2. yarı için düşünürsek 31. haftadaki İnönü deplasmanı kritik gözüküyor.

34. hafta yani ligin son maçını TT Arena'da oynayacak Galatasaray. Son maçları her zaman içerde oynamak avantajdır. Ligimizde son yıllarda müthiş bir çekişme içinde geçiyor bu son maçlar. Hoş Fenerbahçe geçen sezon son maçı kendi evinde oynamasına rağmen alamadı şampiyonluğu ancak ligi içerde bitirmek her zaman avantajdır.



19 Temmuz 2010 Pazartesi

Pino ve Harry Kewell

Kısa bir değerlendirme yapmıştım Pino ile ilgili.

O yazıya burda ulaşabilirsiniz:
http://umutcanuner.blogspot.com/2010/07/juan-pablo-pino.html

Resmi site de açıklayınca tam oldu. Pino hayırlı olsun.

Harry Kewell'a dönersek. Galatasaray taraftarı O'nu çok seviyor.Basında "gidiyor" haberleri çıkınca en çok üzülenlerden biriydim kuşkusuz.
Gece kalıyor haberini alınca inanılmaz sevindim.

Kenarda otursa da yeter bu takıma. Müthiş profesyonel.Ayaklarının götürdüğü yere kadar oyna Sami Yen "Daddy Cool" çalsın Harry. Bu taraftar seviyor seni.


16 Temmuz 2010 Cuma

Ediz Bahtiyaroğlu-Ragıp Başdağ

Bucaspor'un iki yeni transferi:

Ediz Bahtiyaroğlu ve Ragıp Başdağ. Bunların yanına Aydın Karabulut'u da sayalım.
Aydın hakkında sadece yetenekli diyeceğim ve nokta koyacağım.Ankaragücü'nden neden kovulduğunun hesabı daha sorulmadı O'ndan. Umarım akıllanmıştır Bucaspor için faydalı olur. Zaten kiralık.

Ediz de 1 yıllık kiralık olarak geldi.Bu tranferler içinde en faydalısı bana göre.Formu üst seviyede iken neler yapabiliceğini özellikle Ankaraspor'dan biliyoruz. Stoper mevkinde Tomas ile iyi bir ikili olabileceği kanısındayım.
Ediz için bir dipnot da verelim.Bosna'dan gelen teklifi geçtiğimiz Şubat ayında kabul etti.
Artık çağrılırsa Bosna-Hersek Milli Takımı için oynayacak.

Ragıp Başdağ 2 yıllık bir imza attı.Sakaryaspor'da iken iyi bir performans yakalamıştı.
Ancak bir daha o seviveye gelemedi. O sezon Galatasaray'a transferi de gerçekleşmişti Ragıp'ın.

Ancak Gerets beğenmeyip göndermişti. Yeterli görmedi belki de.
Şimdi Buca performansı merak konusu.
Bülent Uygun takıma 22 yeni transfer yaptı.Bu sayı daha da artabilir.

İspanya'nın Real Valladolid takımında forma giyen Angolalı golcü Mateus Alberto Contreiras Gonçalves'i (Manucho) 'u da transfer etmek üzereler.
Bu arada Adanaspor'un geçen sezon başarılı ismi Emre Aktaş da Bucaspor'da.O da kiralık.

Çok iyi bir transfer olarak söyleyebiliriz. Emre Aktaş her ne kadar iyi bir yetenek olsa da bir türlü üst seviye yapamadı. Büyüklerle de adı anıldı kimi zaman. Şimdi Süper Lig vitrininde yapacağı işler çok önemli.

Arada iyi isimler olsa da bu kadar fazla transferin zararlı olacağı kanısındayım.Tam 22 oyuncu yepyeni bir ekip.Belki de daha fazlası.Çekirdek kadroyu yeterli görmedi Bülent Uygun. Takviye elbetteki olacaktı.Ama bu biraz aşırıya kaçtı.

Bülent Uygun daha Haziran ortasında transfer ettiği Hacettepe’den Serkan Atak, Darıca Gençlerbirliği’nden Oğuz Başaran, Milwall’dan Kamil Çörekçi, Yeni Malatyaspor’dan Ergün Cengiz, Altınordu’dan Kadit Atkın 'ı yollamış. Yani kiralıklar listesindeler.Çünkü yeni imza bunlar hemen kapının önüne koyamıyorsunuz.Altyapıdan Emrecan Afacanoğlu da bu listede.

Madem deneme kararın var bu oyuncularla ilgili neden sözleşme imzalatıyorsun?
Emrecan daha yeni 5 yıllık bir imza attı. Tamamiyle israf bence .

Bucaspor Bülent Uygun ile nereye kadar gider -lig başlayınca bunu daha iyi kestireceğiz...





Yıldırım Demirören...

6 yılını doldurdu Beşiktaş başkanlık koltuğunda Yıldırım Demirören.
Bir çok kez istifaya davet etti Beşiktaş taraftarı O'nu. O ise bırakmadı koltuğu.
Şu transferlerden sonra taraftarın daha bir şey diyeceği yoktur sanırım.

Ben bir başka pencereden bakacağım Yıldırım Başkan'a. İyi başkandır , kötü başkandır O'nu Beşiktaşlılar daha iyi bilir. Ancak son dönem kurduğu yönetim kurulu ile çok büyük bir güç kazandığı kesin Sayın Demirören'in. Özellikle bir Serdar Adalı var ki...

At camiası çok daha iyi tanır Sayın Adalı'yı.
Hipodromdan adeta koşup gelip Beşiktaş'ı kurtardı diyebiliriz. Transferlerin bitirici adamı olarak görülüyor şu an.Konu konuyu açmasın...
Başkan Yıldırım Demirören'e tekrar dönersek; bazı sözlerinin arkasında durmadığı için çok eleştirildi zamanında .Hala da eleştiriliyor.

Mustafa Denizli Beşiktaş'a teknik direktör olmadan önce "O ve Samet Aybaba benim başkanlık dönemimde bu kapıdan içeri giremez" derken bazı şeyleri hiç düşünmemişti sanırım.

Mustafa Denizli geldi, o kapıdan da girdi.Geçtiğimiz sezon değil ondan önceki sezon içinde Paf takım ile çıkıcağız maça deyip geri vites atan da Sayın Başkan.

Bazı durumlarda bu tür sözler sarfedebiliyor insanlar.Özellikle büyük camiaların başındaysanız olabiliyor bu tür şeyler.
Son örnek de Guti'nin transferinden gelsin o zaman.
Guti ilk Beşiktaş ile anıldığında soruyorlar başkana transferi:

"Guti'yi almak bu camiaya yakışmaz.Bazı resimleri var net ortamında . Bu resimlerin fotomontaj olduğu mahkeme kararı ile onaylansa bile biz bunu kaldıramayız" tarzı bir açıklama niye, neden yapılır?

Ben bunun çok merak ediyorum.

Guti Beşiktaş'a geldi şimdi. Neden yakışmasın ki Beşiktaş'a böyle yıldız bir oyuncu?
Başkanın bu tür açıklamalardan ders çıkarması gerekiyor ama O yangına hala körükle gitmeye devam ediyor...



15 Temmuz 2010 Perşembe

Guti Hernandez...

Ligin bitimine doğru Galatasaray ile adı anılmaya başlandığında yerinde transfer, Rijkaard'ın istediği türden bir orta saha demiştim.
Schuster'in Beşiktaş'ı aldı Guti Hernandez'i. Çok akıllıca görüyorum Beşiktaş'ın transferlerini.

Orta sahada her iki tarafa doğru oyunu okuyabilen,kurabilen bir isim Guti. 33 yaşında; son baharını Türkiye'de yaşayacak. 3 La Liga şampiyonluğu, 3 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu görmüş bu adam.Büyük tecrübe aynı zamanda.Öldürücü ara paslarına hazırlanın. Bir Galatasaraylı olarak takımımda görmek istediğim bir isimdi.Beşiktaş'a hayırlı olsun diyelim..

Schuster yavaş yavaş yavaş ekibi topluyor.Referansı elbette ki çok büyük bu transferde.

Kolay değil Guti'yi getirmek. Bir tebrik de Beşiktaş yönetimine gönderelim burdan.Ancak Yıldırım Demirören ile ilgili bir yazı hazırlamak gerekli artık. Söylemleriyle uygulamaları arasındaki farklar git gite artıyor. "Guti'yi almak yakışmaz" demiş başkan. Daha öncede Mustafa Denizli için bazı sözler sarfetmişti. Bir daha ki yazı Yıldırım Demirören olsun o zaman.


13 Temmuz 2010 Salı

Analiz:2006 İtalya'sı,2010 İspanya'sı...

Hangisinin oynadığı futbol göze hoş geliyor.Herkes için tabii ki İspanya yanıtı gelecek.
İspanya total futbolu oynamaya çalışan, oyunu hep ön tarafa atan bir anlayışa sahip.Her ne kadar kalabalık bir orta saha grubu ile çıksalar da amaçları bu. Ancak bana göre çektikleri gol sıkıntısının temel nedenlerinden biri de bu.

2010 Dünya Kupası’nda daha ilk maçta kaybetti İspanyollar İsviçre’ye.
İsviçre oynatmama üzerine çıktığı maçta devirmişti İspanya’yı.
Sonrasında ise İspanya kalan tüm maçlarını kazanarak kupayı aldı. Son 4 maçının 1-0 ile bittiğini göz önünde bulundurursak bu nasıl total futbol anlayışı diyeceksiniz?
Honduras’ı bile iki gol ile geçen bir İspanya izledik bu Dünya Kupası’nda.8 gol ile tamamladılar turnuvayı.

Aslına bakarsanız İspanya’nın özeti şurada:
Öne geçtikleri zaman rakibi bayıltan bir yapıya sahipler. Pas pas pas …
Adeta öldürüyorlar rakipleri.Ancak ya geriye düşerlerse…
İşte o zaman sıkıntı oluyor.İsviçre’nin uyguladığı şablon ortaya çıkıyor ki İsviçre o maçta biraz İtalyan özentiliği de yaparak catenaccio uygulamaya çalıştı ve başarılı da oldu.Hatta maç içerisinde farkı açacak pozisyonlar da bulmuşlardı.

İşte şuursuz bir kapanma yerine akıllı oynamayı tercih eden ekipler başarılı olabiliyorlar İspanya’ya karşı.Aslında sadece İspanya değil her takıma karşı. Paraguay’da da bunu gördük.Onlar çok daha iyi bir şablonla sahadaydılar.
Oyunu arka tarafta kabullenmek yerine orta sahayı inanılmaz kalabalık tutup ön alanda bastılar hep.Rakip sahada 5-6 Paraguaylı pres uygulamıştı hatırlayın. Arkadaki dörtlü ise hiç çıkmadı , çakılı oynadılar.Bunun meyvesini de aldı aslında Paraguay.Üstelik penaltı da kazandılar.Ancak atamadılar işte.Maçın kırılma anı. O penaltı belki gol olsa İspanya’dan eser kalmayabilirdi.

2006’da İtalya ne yaptı?

İtalya ezelden beri defansif yapısıyla tanınır.Aslında buna defansif bir yapı demek yanlış.
Uyguladıkları catenaccio sisteminden dolayı bu yakıştırma yapılıyor.Ancak catenaccio nasıl uygulanır?
Catenaccio elinizdeki futbolcu yapılarıyla çok alakalı.4 sene önceki İtalya ile bugün ilk turda elenen İtalya arasında çok fark var.Hem 4 yaş daha yaşlanmış bir ekip olarak geldiler.
Hem de 2010’da gördüğüm İtalya kadrosu belki de tarihlerindeki en kötü kadro.
Bu oyuncularla başarılı olmanız çok güç.

Tekrar 2006’ya dönersek catenaccio uyguladı diyoruz ya İtalya. İşte o İtalya 12 gol bırakmış rakip filelere. 2 gol de yemişler.
İspanya 2010’da 8 atıp, 2 yemişti. Burada bir tezatlık yok mu o zaman?

Elbette var.İtalya o dönem Çek Cumhuriyeti,Gana ve Abd ile karşılaşmış ve lider çıkmıştı.
Kimleri vardı? Materazzisi,Nestası,Pirlosu,Tottisi,Cannavarosu,Gattusosu,Grossosu,Inzaghisi,Tonisi,Del Pierosu. Unuttuğum varsa bağışlasın beni :)




Çok sağlam bir arka tarafı ve orta sahasına rağmen ileri ucu da kuvvetliydi İtalyanların.Kupayı almaları da kaçınılmaz oldu tabii.
Catenaccio felsefesi diyoruz.Hoş İtalyanlar o dönem son 16’da Avustralya’yı 90 artılarda Totti’nin penaltısıyla geçti hatırlayın.Yarı finalde Almanya’yı 118 ve 119’da geçtiler.Ama gol yemediler.İspanya da yemedi son 16’dan sonra.
İşte farkları , biri oyunu ön tarafta oynamayı seven, diğeri ise önce rakibi bozan arka tarafı sağlam bir ekip.

Bu arada sakın birisi çıkıpta Yunanistan da EURO 2004’te defansif bir anlayışla aldı kupayı demesin. Yunanistan’ın o dönem yaptığı belirttiğim gibi şuursuz kapanmanın bir eseriydi.Adeta 9 kişi kapanıp bir kişi ileride bırakarak ve sadece duran toplardan gol bulan bir takım için şanslılardı kelimesi çok oturaklı bence.
Zaten Otto Rehagel’in bir dahaki hiçbir turnuvada başarılı olamama sebeplerinden biri de budur.

Zıt bir örnek verirsek Arjantin’i ele alalım.İleri ucu inanılmaz kuvvetli.Messi,Tevez,Milito,Higuain,Aguero belki Di Maria.
Ancak ya arkası.İşte daha öncede yazdım Maradona bunu unuttu diye. O "gol yerim önemli değil silahlarım çok fazla bir şekilde golü bulurum" diye düşündü.Ama öyle olmuyor işte.
Cambiasso ve Zanetti’yi almadığı bir takım ne hallere düştü Almanya maçında.
Meksika maçında da ofsayttan o golü bulmasa ne kabuslar görecekti haberi yok Maradona'nın.



Demek ki neymiş: Takım savunması çok önemli.Önce arka tarafınızı sağlam tutacaksınız.Gol yemeyeceksiniz.

Farklı yapıları da olsa İspanya ve 2006’daki İtalya bunu yaptı.İspanya orta saha kuvveti ile biraz daha ön plana çıktı.İtalya ise taş gibi bir arka tarafı ile işi bitirdi işte.



12 Temmuz 2010 Pazartesi

2006 İTALYASI 2010 İSPANYASI !!!

Daha geniş bir analiz yapacağım ilerleyen günlerde İtalya ve İspanya hakkında.

Şimdi final maçına şöyle bir bakalım:

Maç öncesi İspanya’nın kilidi erken açacağı düşüncesindeydim. Ama öyle olmadı.Hollanda tam anlamıyla oynatmamayı düşündü finalde. Gerçi kupada ne oynadı ki Hollanda diyeceksiniz? Doğrudur.Hollanda’ya karşı antipatim yok.Hiç bir zamanda olmadı.Ancak bu kupada iyi oynamadılar bana göre. Biraz şansları yardım etti. Biraz da hakemlerle buraya kadar geldiler.

Şu son final maçında bile maçın 90 dakikada bitmemesinin sebebi hakem Howard Webb’in Hollanda’yı eksik bırakmamasıdır.De Jong’un Xabi Alonso’nun göğsünün tam ortasına çizdiği krampon izlerini es geçti Howard Webb. Robben’i uzatma dakikalarında oyundan atamadı mesela. Maçın kontrolü hiçbir zaman O’nda değildi.

Gerçi İspanya maçın başında bulduğu inanılmaz net iki pozisyonu gol yapsa baştan işi bitirecekti. Hollanda biraz daha ileriyi düşünecek, İspanya ise çok rahat bir maç geçirecekti.
Bu pozisyonlar gol olmayınca Hollanda ilerleyen dakikalarda çok daha iyi alan daralttı ve hakimiyeti eline aldı. Robben ile net pozisyonlar da harcadılar. Villa da inanılması güç bir gol kaçırdı altı pasta İspanya adına.
Ancak son üç maçını 1-0 ile geçen İspanya uzatmada da olsa Dünya Kupası’nı tarihlerinde ilk kez yine aynı skorla aldılar.Ahtapot Paul de İspanya demiş.Daha ne olsun?

Belki zaman zaman göze hoş gelen bir futbol oynuyor İspanya.Yaptıkları pas alış verişleriyle özellikle.Ancak gol sıkıntıları bariz gözüküyor.
Bir de 4 sene önce İtalya bu kupayı alırken ne yaptı? İspanya ile karşılaştırıp ona biraz bakalım.

Catenaccio oyun felsefesini benimsedi İtalya bir bakıma. Defansif bir ekip görüntüsü çizdikleri için eleştiri oklarının da hedefi oldular. Ancak 12 gol bıraktılar rakip kalelere, 2 gol yediler.

Peki İspanya ne yaptı 2010 Dünya Kupası’nı alırken?
8 gol atıp , 2 gol yediler.
Bakıldığında yedikleri goller eşit.Ancak daha defansif görünen İtalya’nın daha fazla gol attığını görüyoruz.

Belki o zaman ki İtalya ile bugünkü İspanya’yı karşılaştırmak anlamsız olabilir.Oynadıkları ekipler de farklı çünkü.
Ancak o dönem İtalya oynatmamayı düşünüyordu.Başardılar da.Ama tam 12 gol bulmuşlar.
Bugünkü İspanya ise oynamayı,oyunu ön tarafa atmayı seven bir takım.
Buna rağmen İtalya’nın daha fazla gol bulması ilginç bir ayrıntı bana göre.Tartışılması, üzerinde durulması gereken bir konu.
*jaglersport.com yazımdır.


11 Temmuz 2010 Pazar

Göztepe'nin Bank Asya yolu...

Bucaspor'u Süper Lig'e taşıyan isim Özcan Kızıltan takımın başında.
Ali Gültiken futbol direktörü. Göztepe aslına bakarsanız yaptığı transfer ile iyi bir sezonun habericisi bana göre. Mali açıdan biraz sıkıntıları var ancak gelen haberler durumun düzeleceği yönünde.
Tecrübeli isim Serdar Samatyalı'nın yanı sıra Bucaspor'un kaptanı Yılmaz Özlem de kadroya dahil edildi. Ayrıca Özcan Kızıltan'ın eski öğrencileri Türker ve İzzet de kadroda.Onur içinse görüşmeler sürüyor.
Bülent Uygun'un Yılmaz'ı Bucaspor ' da düşünmemesi hangi akla hizmettir onu çözemedim.
Ancak Yılmaz yeni takımı Göztepe için çok iyi bir transfer onu belirteyim.

Yaşı belki 37 ancak hırsı ,dinamizmi ile takıma hırs katan bir isim.Bucaspor ile Super Lig'te oynayabilseydi takıma çok şey daha katacaktı o kesin. Şimdi Göztepe için harcayacak enerjisini.
Vücudu el verdiği sürece topunu oynacak.Yılmaz Kaptan'ın bu hırsına hayranım.

Konyasporlu kaleci Haluk'un transferi de Göztepe'ye ayrı bir güç katacak.
Konyaspor'un play-off maçlarında kalede Haluk vardı. Sezon içinde çok fazla şans bulamasa da Göztepe için iyi bir transfer.
Tüm imzaları Ali Gültiken attrıyor.Özellikle genç isimleri arıyor,tarıyor.
Bank Asya yolunda iyi bir Göztepe yaratılıyor. Umarım hedefe giden yolda aksilikler yaşanmaz.



9 Temmuz 2010 Cuma

Mehmet Topal Valencia töreni...

Mehmet Topal'ın Valencia tanıtılma töreninden...
Bir ayrıntı ; daha numarasını belirlememiş.










Juan Pablo Pino

Resmi olarak açıklanmadı ancak medya bas bas bağırıyor.87 doğumlu Pino Galatasaray'da.
Söylenti olarak görmediğim için ben de ufak bir Pino yazısı hazırladım.

Kolombiyalı genç bir adam Pino.2007'den beri Monaco'da oynuyor.
2007-2008 sezonunda Belçika’nın Charleroi takımına kiralandı.Sonraki sezon tekrar Monaco'ya geri döndü.
2009 yazında Arsenal ve Tottenham ısrarla istediler hatta Arsenal 9 milyon sterlini gözden çıkarmıştı.Ancak Monaco kabul etmedi.Bordeaux'nun da ilgilendiğini duymuştum.Ama ciddi bir teklifle gitmediler sanırım.
Geçen sezonu ise biraz sönük geçirdi.

Her iki kanattan da akabilen bir oyuncu Pino.Ayağına müthiş hakim.Ancak tek sıkıntısı kondisyonu.
90 dakika oyunda kalınca zorlanabiliyor.

Ülkesinde Sihirbaz--El Mago diyorlar bu adama.

Kendisinden beklenen o büyük patlamayı umarım Galatasaray'da yapar.



8 Temmuz 2010 Perşembe

Lorik Cana...

Keita satıldıktan sonra taş gibi bir Galatasaray bekliyorum demiştim.İlk adım atıldı işte.
Devamı gelecek...

Lorik Cana; müthiş agresif bir oyuncu.Kosova doğumlu, Arnavut Milli Takımı için oynuyor. 27 yaşında.Orta saha dinamosu.

16 yaşında adım attığı İngiltere'de İngiliz pasaportu alamadığı için kalamadı.Arsene Wenger çok istese de oynayamadı Cana Arsenal için. Sonrası PSG altyapısı,PSG A takımı; oradan da Marsilya 'ya gitti.
4 milyon euro ödedi Marsilya kulübü.
Marsilya'da takım kaptanlığına kadar yükselmiş bir isim. 4 sezon Marsilya'da top oynayan Lorik Cana Sunderland'in 6,5 milyon euro'luk teklifiyle İngiliz kulübüne gitti.

Daha ilk sezonunda Sunderland kaptanlığı verildi O'na.

İstikrarlığıyla göz dolduran bir isim.Tek problemi agresif oyunu nedeniyle kart sıkıntısı.
Her sezon ortalama 8 sarı kartla oynuyor.Bunların biri veya ikisi kırmızıya dönüşüyor.

Galatasaray orta sahası için bana göre tam yerinde bir isim.Her tarafa basan,agresifliği ile takımı da ateşleyen bir isim Cana.Galatasaray'a maliyeti 4.5 milyon euro.Bence çok güzel bir rakam.Geçen sezon Sunderland'in her şeyi olan bu adamın fiyatı en az 7-8 milyon euro civarıydı. Ki Sunderland bu adamı geçen sezon 6.5 milyon euroya almışken bu işi 4.5 milyon euroya bitirmek gerçekten güzel bir çalışma.Bir tebrik de yönetime.

Şimdi yanına bir kişi daha bekliyorum ben.Orta sahanın dinamosu Cana'nın Galatasaray'a uyumunun yanı sıra hekemlerimizle uyumunu da çok merak ediyorum...


7 Temmuz 2010 Çarşamba

Almanya:0 İspanya:1

Her şeyiyle İspanya sonuçta.
'Kahin ahtapot' Paul ne demişti maç öncesi:İspanya
Gene bildi.İnanırım bu tür olaylara.

Maça bakarsak tüm hakimiyet,kontrol İspanya'daydı.İspanya'ya bakalım:
Portekiz'i 60 da çözdüler. Paraguay maçı öyle veya böyle 82 'de çözüldü.
Almanya daha farklıydı tabii.Pedro ile başladı Del Bosque .Bana göre çok mantıklı bir karardı.Şu Torres ile başlamaması çok normal.
İspanya bastı kaçırdı,bayılttı rakibi yine kaçırdı.Bu arada Almanların da bir - iki pozisyonu kaçtı.

En sonunda maçın adamı Puyol çok güzel bir kafa golü ile işi bitirdi.Yine 1-0 ile turladı İspanya.
Dün Uruguay'ın Hollanda üzerinde kurduğu baskıyı Almanya beceremedi.Becerememesi de normal.İspanya alan bırakmadı ki.
Şu İspanya orta sahası bir daha ne zaman gelir bilmiyorum.Ancak özellikle İspanya öne geçtikten sonra bu orta saha ile başa çıkmanız çok zor.

İnanılmazlar.Pas pas pas bayıltıyorlar rakibi.
Tarihinde ilk kez finalde İspanya; Dünya Kupası'nda.Bana göre kupayı da kaldıracaklar.
Final maç öncesi değerlendirmesi önümüzdeki günlerde...

Markus Merk ve Lig Tv...

2008 'de nokta koydu hakemliğe.
Aslında diş hekimidir kendisi.Hatta önemli hastalarından biri de eski Yunanistan teknik direktörü Otto Rehhagel'dir.

Collina'dan sonra tarihte en iyi hakem klasmanında 2. olarak gösteriliyor .
Şimdi Türkiye'ye yolu düştü Markus'un.
Şansal Büyüka ve Mustafa Denizli ile her pazartesi gecesi Lig tv ekranlarında olacak.
Tartışmalı pozisyonları artık Markus Merk'in yorumlarıyla dinleyeceğiz.Objektiflik açısından güzel bir uygulama bence.
Umarım beklediğimiz gibi güzel ve aktif bir Maraton olur.

Biz de İlker Yasin gibi ;
"Aferinnn Markusss" deriz :)



6 Temmuz 2010 Salı

Uruguay:2 Hollanda:3

Yazık oldu Uruguay'a.Kim ne derse desin.Tam bir Uruguay takımı elenmezdi bu Hollanda'ya.

Ne oynadı Hollanda Allah aşkına söyleyin bana?
Ofsayttan goller buldular.Uruguay oyuna hakimken golü yine Hollanda buldu.
Şans çok önemli futbolda.Afrika'da Portakallar şerbetli durumda.Bu aşikar...
Brezilya'yı nasıl elediklerini zaten biliyoruz.
Öyle antipatim yoktur aslında severim Hollanda'yı.
Ama bu turnuva sevemedim işte.Oynamadan maç alıyorlar ya sinir oluyorum.

Şu maç Uruguay'ın hakkı.Çok mu iyi oynadı diyeceksiniz ?
Turnuva boyu müthiş oynadılar.Ah şu maç eksik oyuncuları olmasa neler yapacaklardı?

Son saniyeye kadar Hollanda'ya kabus dolu dakikalar yaşattılar.Olmadı işte.
Turnuvanın takımı Uruguay'dır.
Güney Amerika'dan ne Brezilya ne Arjantin kaldı.Uruguay play-off oynayarak geldi kupaya.
Helal olsun oynadıkları futbola.

Maçın özeti: Hollanda yusuf yusuf :)

Hasan KABZE MONTPELLIER'de...

1 yılı opsiyonlu 3 yılık bir imza atmış Hasan Kabze.Öncelikle hayırlı olsun.

Geçen sezonun flaş ekiplerinden biriydi Montpellier.

Ligue 1'de umarım istediği forma ulaşır Kabze.Rubin'de çok da fazla forma şansı bulamadı.Ancak şimdi bana göre güzel bir ekibe gitti.
Oradan iyi bir sıçrama da yapabilir.Her şey O'nun elinde.
Hayırlısı olsun tekrardan...



Keita'dan sonrası...

Abdul Kader Keita’nın € 8.150.000 bedelle Katar Al Sadd S.C.'ye gitti.
Stratejik açıdan olumlu buluyorum.Ama bunu taraftara anlatmanız zordur.

Keita rakiplerinin önlem alması zor bir oyuncu.Bir anda patlayan skora yön veren bir isim.
Ancak devamlılığı ne kadar?

Ya da Rijkkard açısında ele alalım olayı.Geçen sene hücum bölgesine gösterilen özen ne yazık ki arka tarafa takım savunmasına gösterilmedi.
İlk yarı bir şekilde Galatasaray yediğinin fazlasını atıyordu.Kurtarıyordu maçları.Ama 2. yarı öyle olmadı işte.Bu hücum zenginliğine rağmen 2. yarı gol atamadığı maçları çok oldu takımın.

Şimdi Rijkaard şunu düşünüyor olabilir...
Mehmet Topal'ın da gitmesinden sonra o bölgeye alınacak sağlam 2 futbolcu ile orta sahayı güçlendirecek.
Peki bunu yapması için illa ki Keita'nın satılması gerekiyordu?

Kulübün aldığı bir karar da olabilir bu.Katar ekibi bu parayı peşin verecek.Ayrıca Keita'nın oyun içinde yaptığı bazı aldatıcı hareketler de bu kararın alınmasın da etken olabilir.Bunlar önemli ayrıntılar. Ancak şimdi şu düşünülüyor muhtemelen:
Elano o bölgeye çekilebilir.
Arda-Baros-Elano bence çok güzel bir üçlü.
Bu üçlünün arkasına alınacak sağlam transferlerle güçlü bir orta saha yaratılmak isteniyor.
Yani bunun çünkü başka bir açıklaması yok.
Rijkaard aslında geldiğinde ilk yapmak istediği şablonu kurmak istiyor.
Geçtiğimiz sene bunu fazla hücumcular sebebi ile yapamadı.Oturtamadı kadroyu.

Güzel şeyler olacak gibi.
Ben açıkçası orta sahası basan taş gibi bir Galatasaray bekliyorum.
Umarım yanılmam.

3 Temmuz 2010 Cumartesi

Akıllı Oyun!

Arjantin iflas etti.Maradona iflas etti. Daha önce de belirttiğim gibi:
Bireysel yetenekleriniz üst düzeyde olabilir ancak takım savunmasını iyi yapamazsanız böyle dağılırsınız. Arjantin’in arka tarafı inanılmaz bozuk.Meksika maçında dahi önce ofsayttan golü buldular.Sonra bireysel bir Meksika hatası ile fark açıldı. Yoksa çok zorlanacaklardı ki Meksika’nın direkten dönen topu gol olsa Arjantin belki buraya kadar bile gelemeyecekti.

Cambiasso ve Zanetti’yi kadrosunda düşünmeyen , İnter’e Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğunu getiren Milito’ya sadece 10 dakika şans veren bir Maradona bu sonu kendi hazırladı.

Futbolda gerçek olan şu: Bir şekilde arka tarafınızı sağlam tutmak zorundasınız.Futbol bu.Gün gelir ileri ucunuz çok şansız olur,tıkanır golü bulamazsınız.İşte bu durumda gol atamıyorsanız, gol de yemeyeceksiniz. Maradona işte bunu unuttu.Nasılsa golü her zaman bulurum diye düşündü.Ne yersem fazlasını atarım diye düşündü. Öyle olmuyor işte.

Çok acı bir ders verdi Almanlar.İyi kitlediler Arjantin ileri uçlarını.Messi bile boş alan bulamadı.Tam 4 gol bıraktılar rakip kaleye ki fazlası bile olabilirdi.

Günün diğer maçı aslında tam beklediğim gibiydi.Paraguay iyi direnecek diye düşünüyordum.Ama bir şekilde İspanya turu geçer dedim.Öyle de oldu.

Portekiz’in İspanya karşısında 60 dakika dayanabilme süresini Paraguay 82 dakika olarak düzeltti.
Portekiz’den daha iyi bir oyun anlayışı ile başladılar.Gömülmediler.İspanya’nın orta saha kuvvetini,pas trafiğini nasıl bitiririz stratejisini çok güzel uyguladılar.Ön alanda bastılar.Hem de 5-6 kişi ile..
Arka tarafta da 4 kişi bırakarak, şuursuz kapanma yerine akıllı oynamayı tercih ettiler.
Bunun üzerine ikinci yarı bir de penaltı kazandı Paraguay ancak iyi penaltıcı Cardozo Casillas’a takıldı.20 saniye geçti İspanyollar kazandı bu sefer penaltıyı.Alonso önce attı,saymadı Guetamalalı. İkinci vuruşsa kaçtı.Tempo , heyecan kat sayısı bir anda arttı maçta.

Dayanamadı daha fazla Paraguay. Kadroları bu kadarına el verdi.Yoruldular.İspanya da golü buldu.Dediğim gibi bir şekilde turu geçtiler ancak maçın adamı Casillas’tır.Casillas’ın penaltı kurtarışı ve maçın son anında Santa Cruz ‘un topunu çıkarması İspanya’ya turu getirmiştir.


*Jaglersport.com yazımdır.


Kalede Suarez var!

Günün son maçından başlayalım. Ne desek boş 120+1 ' de ne olduysa oldu.
Suarez önce Gana topunu çizgiden ayaklarıyla çıkardı.Bitmeyen pozisyon en sonunda Uruguaylı yıldızın kalecilik yapmasına kadar ilerledi.Suarez atıldı.Gana'dan Gyan topun başına geçti.

Penaltıları izlemeyeceğiz hissine kapılmıştır herkes benim gibi.
Ama öyle olmadı Gana'nın ayağına gelen fırsatı Gyan direğe tosladı.

Şuna her zaman inanırım.Futbolda her şeyin bir açıklaması var.Burdan bu penaltı kaçıyorsa Gana'nın tur atlama şansı yok.Bu böyle isteniyor.

Suarez şimdi çok mutlu, Uruguay şimdi çok mutlu.Suarez şu an yaptığıyla gurur duyuyor.
Tur kimin hakkıydı derseniz , bu turnuvada Uruguay'ı çok beğenmeme rağmen maç Gana'nın hakkıydı derim.

Yine müthiş koştular.Yapabileceklerinin en iyisini yaptılar.Teknik açıdan zayıf olmaları Onların en büyük handikapıydı.Zaten teknik bir ekip olsalar müthiş bir takım olurlardı.

Ama şu var ki Gyan'ın psikolojisi şu an iyi durumda değil. Baggio'dan beter oldu desek yeridir yani.

İlk çeyrek final maçına dönersek Brezilya elendi.Büyük sürpriz bana göre.
Hollanda'nın Brezilya'yı elemesi büyük bir sürpriz değil belki ancak şu Hollanda'nın Brezilya'yı elemesi sürpriz olarak değerlendirilebilir.

Brezilya istediği şekilde başladı golü de buldu.Tek hataları ikinci golü bulmamak.Böyle bir Hollanda'ya 2. golü bulamazsanız gerçekten çok yazık.Yazık da oldu zaten.

Hollanda hiç bir şey yapmadı.Snijder bir top şişirdi yolladı içeri.Gol oldu o top ve Brezilya dağıldı.
Maçın özeti bu. Sonrasında kontrolü bir daha eline alamadı Brezilya.Önce yenik duruma düştüler. Sonra da bir kişi eksildiler.
Hollanda'yı çok büyütmemek lazım ama biraz daha akıllı olsalar maç en az 3-1 bitebilirdi. Japon hakeme de bir gönderme yapalım burdan.Van Bommel maçı nasıl kartsız bitiririr bunun bir açıklamasını yapsın.

Ömer Üründül iyi maç yönetti dedi.Japon hakem maçı kendi çapı kadar yönetti. Kart tercihleri hep yanlıştı iki takım içinde. Bu kadar..

İlk yarı final eşleşmesini değerlendirelim:

Uruguay-Hollanda

Tam kadro bir Uruguay eleyebilirdi Hollanda'yı.Ancak Uruguay yarı finale gelene kadar çok kan kaybetti.
Godin ve Lugano'nun durumu belli değil.İdeal iki stoperi Uruguay'ın.
Suarez zaten cezalı.Fecile sarı kart cezalısı.

Bayaa bir eksikle çıkacak gibi görünüyor Uruguay.
Hollanda ise aktif ileri uç oyuncuları ile vurmaya çalışacak.
Uruguay'ın o şahane uyguladığı takım savunmasına bu maçta çok ihtiyacı var.Ama nasıl bir kadro ile çıkacaklar bu merak konusu.

En ufak bir konsantre eksikliği yapmamaları gerekiyor.Disiplinli bir oyunla geçebilirler Hollanda'yı diyorum.
Hollanda ise bir gol bulursa götürür gibi gözüküyor.Brezilya maçında attıkları ilk gol Onları adeta şaha kaldırdı.Moral çok önemli futbolda.

Hep ilk gol çok önemli diyorum ama Brezilya maçında Hollanda maçı geriden çevirdi.
Uruguay'ı aşmaları için Robben'e ihtiyaçları var..