4 Haziran 2010 Cuma

Totem Serüvenlerim-1

Yeni bir yazı dizisine başlamaya karar verdim. 8 yaşımda başladığım totem serüvenlerimi yeri geldikçe blogda paylaşmaya başlayacağım.Maçlara ayrı hava veren totemlerimin ilk yazısına başlayalım.

8 yaşındayım.Sene 96.Tabii o dönemler totem motem ne olduğunu bilmiyorum.Ama bildiğim tek bir şey var Galatasarayım Kupa Galipleri Kupası’nda Fransızların o dönem fırtına gibi estiği takımı Paris Saint Germain ile karşılaşacak. Tarih 17 Ekimmiş.Tabii tarihi hatırlamam mümkün değil. İnternetten baktım tarihe ve golleri kimin attığına.

Neyse maça geçelim.Babamla beraber izleyeceğiz maçı.Kanepeyi açmışız.Sırtlar duvara dayalı, kanepe geniş ya ayakları da uzatıyoruz öne doğru.Hava biraz soğuk.Babam içerden battaniye getiriyor sarıyoruz ayaklara ve başlıyoruz maçı izlemeye.Ben de tabii heyecan çok fazla.O dönemde Avrupa’da Türk futbolu olarak çok çok iyi yerlerde değiliz.Babama soruyorum yener miyiz diye “berabere kalırız inşallah” diyor. Güçlü çünkü PSG.Neyse maç 2-0 oluyor bir anda ben şaşkın babam benden daha şaşkın .Sevinçten çıldıracağız ama. Golleri de Hakan Şükür ile Tugay atmış.(İnternet sağolsun).

Tekrar oturuyoruz kanepeye.Adrenalin arttı ya,sıcak bastı tabii.Atıyoruz battaniyeleri .Heyecan kat sayımız üst seviyede.Aradan 5-6 dakika geçiyor.Bizim kaleci Hayrettin çıkıyor sahneye.O zaman tanıyorum Hayrettin’i.PSG’li oyuncu 30 metreden topa vuruyor ama O da inanmıyor gol olacağına.Meğer biliyormuş bizim Hayro’yu. Maçı anlatan spiker Ercan Taner.
Sonradan izliyorum videolardan haykıyor “yapma Hayrettin” diye ama nafile.

Hayrettin topu ellerinden kaçırıp içeri alıveriyor.Neyse ben babama bakıyorum.Babam sinirli tabii.Tekrar televizyona bakıyorum.Maç 2-2 olmuş.Ağlayacağım nerdeyse.Daha santrayı yeni yapmadık mı? 30 saniye bile geçmedi üzerinden.Psgli oyuncu penaltı noktasının oralarından iki Galatasaraylı arasından yumuşak bir kafa vuruşu yapıyor.Hayrettin çok rahat tabii.Tutucak ya topu . Topu değil ; direği,fileleri tutuyor.

Hakan Şükür ise o anki durumu şöyle özetlemiş:

"tugay'ın ve benim golümle 2-0 öne geçtikten sonra kafam yarıldı. saha kenarına geldim, doktorlar geçici dikiş atıyorlar, canım da çok acıyor, onun derdindeyim. 7-8 dakikadan fazla sürdü dikiş faslı. sonra sahaya girdiğimde stattaki suskunluğa anlam veremedim, '2-0 öndeyiz, neden coşku yok' diye düşünürken kafamı kaldırıp skorborda baktım. meğerse bana dikiş atılırken iki gol yemişiz. o an şoke oldum..."

Babam iyice çılgına dönüyor.Hoş olmayan sözler sarf ediyor tabii.Ben ise şoktayım ama bi yandan da “Noluyo lan!” durumu hakim.
Battaniyeyi attık 2 gol yedik diye geçiriyorum içimden.Baba gel üşüdüm diyorum.Tekrar sarıyorum battaniyeyi. Babam hareretli tabii istemiyor o an.Ama ısrar ediyorum.Tekrar maçın başındaki durumumuza dönüyoruz. Sonrasında da bir gol buluyoruz.Babam tabii durumun farkında değil.Bense gole mi sevineyim yoksa şu battaniye şokunu mu yaşıyım çözemiyorum.

İlk yarıyı önde bitiyoruz .İkinci yarı tabii konumumuz yine aynı.Baba diyorum bozmayalım konumu.Babamda hafif hafif inanıyor sanki.Neyse ikinci yarı bir gol daha buluyoruz.4-2 alıyoruz maçı.Çok sevinçliyiz tabii.Önemli bir galibiyet.Bir yandan sevinirken bir yanda şu yaptığım işi çözmeye çalışıyorum ancak çok da sorgulamıyorum.Zafer sarhoşuyum çünkü.

31 Ekim’de rövanşı olmuş bu maçın.Bu maçtan 4 gün önce Galatasaray İzmir’e gelecek.
27 Ekimmiş tarih.Altay ile oynuyoruz.Gittik tabii maça.Kaçar mı?

Ben , babam ve rahmetli dedem İzmir Atatürk’teyiz.80.000 kişi var statta.O zaman tabii İzmir Atatürk beton yığını.1000 kadar Altaylı gerisi biz. Tam 8 gol bırakıyoruz filelere.Hayatımda gittiğim en zevkli maçı 8 yaşımda 8 golle yaşıyorum. 4 gün sonra PSG maçı var. Tribünler gönderme yapıyor.Hemen belleğe kazıyorum tabii.Ezberlediğim ilk dörtlük de bu olsa gerek yanlış hatırlamıyorsam:

Avrupa Avrupa duy sesimizi
İşte bu Cimbom’un ayak sesleri,
Cimbomla kimse başa çıkamaz
PSG (Sen Jermen) i.nesi kolla kendini.

Fransa’daki maç için yine tabii tv başındayız.Babam,ben ,kanepe ,battaniye.Her şey hazır maç için.Yine sarıyoruz battaniyeyi.Ama bu sefer işler ters gidiyor.4-2 nin rövanşını 4-0 ile kaybediyoruz.Üzüntü hakim tabii.O zaman anlıyorum ki, her maça aynı totemi uygulamayacaksın.Farklı maça farklı cisimlerle gireceksin.
Bu arada bu yaptıklarımın totem olduğu 13 yaşında falan anladım.Onun hikayesi de başka serüvene,başka yazıya…





*Fotoğraflar için gsarsiv.wordpress.com'a teşekkürlerimi sunuyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder