30 Ocak 2011 Pazar

Bursaspor:2 Galatasaray:0

Ortada geçen , denk bir maç..

Belki de Galatasaray’ın Bursaspor’a oranla biraz daha ısırdığı anlar oldu ilk yarım saatlik dilimde. Ancak her şey normal seyrederken , bir ofsayt golü işi bozdu. El olup olmadığı ise ayrı bir konudur. Ona değinmeyeceğim. Pozisyonu süzmek zor olabilir o konuda. Ancak şu ofsaytı göremiyorsanız, rica ediyorum Süper Lig’de yan hakemlik yapmayın. Kendinize çok daha büyük ayıp ediyorsunuz.

Zaten bir çok eksiğe bir sahip Galatasaray golü yiyince düştü oyundan. Kolay değil..
Neill ve Kewell haftalardır yok. Pino sakat. Arda da yok. Baros’un ne zaman döneceğini bilmiyoruz.
Kazım ile santrafor oynamaya çalışan bir Galatasaray. Bunun yanına bir de becereksiz hakemler eklenince mağlubiyet haliyle kaçınılmaz oluyor.

2. gole geçersek durum vahim..
Umut beslediğim , gelecek gördüğüm bir kaleciydi Ufuk. Ama kabul ediyorum yanılmışım. Olmuyor. Benim tanıdığım Ufuk bu değil. Şu gol yenmez Ufuk. Süre ne yazık ki senin için doldu. Olmayacak.

Bursaspor açısından bakarsak önemli bir galibiyet aldılar. Yarın ki Fenerbahçe – Trabzonspor maçını çok rahat izleyecekler.

Bu arada Bülent Yıldırım’a değinmeden geçmeyelim. Bir Cüneyt Çakır olma sevdasında hakemlerimiz. Anlam veremiyorum. Cüneyt Hoca arada hatalar yapar ama formunu hep yüksek tutmaya çalışır. Ona göre davranır. En azından maçın içine etmez.

O yüzden söylüyorum öyle her ota b.ka kart çıkararak bir Cüneyt Çakır olamazsın Bülent Yıldırım. Eyyamın kralını yapmak eğer bu hakem camiasında marifet sayılıyorsa , ben böyle camianın diyesi geliyor insanın. Yapmayın Allah aşkına!

29 Ocak 2011 Cumartesi

Bucaspor:4 Kasımpaşa:0

Buca Arena’daki ilk maç. Fırsatı değerlendirmek istedim. Maraton tribününde yerimi aldım.
Hem taraftar , hem de futbolcular hakkını verdi stadın. “Fırtına” fırtına gibi başladı maça. Taraftarın o müthiş arzusuna Musa cevap verdi hemen. Akabinde de bir tane kaçırdı. Leandro Gomes’in kafası direkte patladı. Yanlış anlamayın bunların hepsi 10 dakika içinde oluyor..

Dakika 14 ‘te Musa duran toptan iyi bir kafa vuruşu çıkardı. Böylece Kasımpaşa’nın gardı iyice düştü. Ondan sonra Buca daha da rahatladı tabii. Çok rahat top çevirmeye başladılar.

38’te bu sefer Leandro Gomes boş dönmedi. Duran topa gitti. Pozisyon döndü top tekrar O’nla buluştu. O da yazdı.

İlk yarıda kopardı Bucaspor maçı. 2. yarı ise kontralarla geçti diyebiliriz. Erkan’ın enfes golü ise maçın güzel anıydı. Çok önemli bir galibiyet Bucaspor açısından. Önemli ayrıntıyı belirteyim. Hem Konyaspor, hem de Sivasspor ziyaret edecek Buca Arena’yı. Bu önemli bir avantaj Bucaspor için. Bunu çok iyi değerlendirecektir.

Maçta göze batanlar sağ bek Kamil. Bucaspor’un genç ismi çok diri. Fizik kondisyon olarak iyi durumda. 90. dakika da bile pres gücünden hiç şey kaybetmedi.

Musa..
Attığı iki golün yanı sıra orta saha da çok önemli işler yaptı. Hep aynı form grafiği ile devam etmesi en büyük arzum.

Mulemo..
Tekniğini çok iyi kullanıyor. Bindirmeleri yine kuvvetliydi. Bir sol bekte ne ararsanız hepsi mevcut. Tek eksiği pozisyon almadaki sıkıntısı.

En çok kimin için mi sevindim? Tabii ki Samet Aybaba için. Çok istekli. Şu takımı ligde bırakmak için var gücüyle çabalıyor. Emeklerin boşa gitmeyecektir Samet Hoca’m. Sana inancım sonsuz..

Birkaç cümle de Kuddusi Müftüoğlu için edeyim. Şu maçta bile aklı hep cinlikte. Ne gerek var ki? Neler çaldı neler..
Şu maçta bile eyyam yapan hakemleri gördükçe yemin ediyorum futboldan soğuyorum. Yeter !

28 Ocak 2011 Cuma

Türkiye Kupası'nın İnanılmaz Çekiciliği!

"eyy federasyon" lu cümleler kurmaktan artık sıkıldık. Grup maçları zaten fiyasko olmaktan çıkmıyor. 5 takımlı bir grup sisteminden UEFA vazgeçeli çok oldu. Ama biz hala kupa maçlarımız için bu sistemi uyguluyoruz. Uygularken de yanlışları sürdürüyoruz.

Şu mevcut sisteme göre grupta 1. veya 2. olmanız size hiç bir şey ifade etmiyor. Net..
Sadece parasal anlamda getirisi 1. takımın daha fazla.

Çeyrek final kurasına girdiğinizde 1. ' nin hiç bir avantajı yok. Bunu da geçtim. Gruptan beraber çıkan takımlar çeyrek finalde tekrar birbiri ile eşleşebiliyor. Bu sene bir de bu abartılı olunca iş çığrından çıktı. Çünkü aynı gruptan gelenler tekrar çeyrek finalde birbiri ile oynayacaklar. Saçmalıktan başka bir şey değil. Daha kötüsü siz var olan bir değeri daha da aşağı çekiyorsunuz.

Beşiktaş-Gaziantep B.B
Gaziantepspor-Galatasaray
İstanbul B.B -Kasımpaşa
Gençlerbirliği-Bucaspor

Türkiye Kupası için en ideali , tüm maçların eleminasyon sistemi ile yapılmasıdır. Kişisel fikrim , kupa hak ettiği değeri bu şekilde çok daha üst seviyede bulacaktır.

26 Ocak 2011 Çarşamba

1982 Haziran'ında kaç yaşındaydınız?

Değerli spor yazarı Savaşkan İlmak'ın blogumdaki ikinci yazısı sizlerle..

Eğer 1982 yılının haziran ayında altı yedi yaşından büyük biri ve bir futbol tutkunu idiyseniz şunu hatırlamanız muhtemel: O yıl ligin son haftası 13 Haziran günü oynanmış ve deplasmanda Eskişehirspor’u Ziya Doğan’ın 2 golüyle deviren Beşiktaş, Şenol Güneş’li, Turgay’lı Trabzonspor’un 1 puan ilerisinde şampiyonluğa uzanmıştı… Trajik olansa, Beşiktaş’a boyun eğen Eskişehirspor’un o sezon -eski adıyla- 1.Lig’den düşmesiydi. Neyse ki Es-Es taraftarı, yine bir Beşiktaş maçı sonrası ligden düşen Bursaspor taraftarının yaptığını yapmamış, Beşiktaş’a düşman üniforması giydirmemişti. Bu iki takım, 1982 haziranında da o tarihin sonrasında da hep iyi dost oldular…

Aslında lafı bir biçimde Ziya Doğan’a getirmeye çalışıyorum. 13 Haziran 1982’nin kahramanına yani… Ve aynı başarıyı 1986 yılının finalinde, bu kez Galatasaray karşısında yineleyen Ziya’ya…
Ziya, bir orta saha oyuncusu... Buna karşın Beşiktaş forması giydiği 194 maçta 38 gol atmış bir hücumcu…

Şimdi, kadro yetersizliği nedeniyle sıradan rakipler karşısında bile kolay kolay hücum yapamayan bir takımı yönetiyor. Konyaspor’u kıt kaynaklara rağmen yukarılarda bir yere taşımaya çalışıyor. Başarabilir mi bunu ya da sezonun sonuna dek koltuğunda oturabilir mi, Allah bilir… Bizim bilip de anlayabileceğimiz şey, Ziya’nın altını çizdiği mühim gerçek:

“Mahalle takımları bitti; artık çocuklar vakitlerini bilgisayar başında geçiriyorlar!”

Yanlış mı? Bilakis, çok doğru bir saptama…

Ve tedirgin edici…
Başa dönelim şimdi: 1982’de kaç yaşındaydınız? Eğer altı yedi yaşınızın üzerinde, 18’inizin altında bir yerlerde idiyseniz muhtemelen sizin de bir mahalle takımınız vardı… Belki hücum, belki savunma oyuncusuydunuz; ama kesin olan şu ki “mutlu bir çocuktunuz”… Ya da mutlu bir genç…

Hiç olmazsa, mutlu olabilmek için ter akıtan biriydiniz değil mi?
Futbol, basketbol, voleybol ya da yakantop… Mahalle takımının işlevi 80’li yılların başlarında sadece bir sporun icrasına dayanmıyordu. O yıllarda, o türden bir takımda yer almak, arkadaş sahibi olmak, kötü zamanda yalnız kalmamak, gelir dilimine bağlı olmaksızın üç aşağı beş yukarı bir eşitlik rüyasına inanmak anlamlarına da geliyordu…
Bizim takımın kalecisi Doktor Arif Bey’in oğluydu mesela. Defansta Marangoz Kâmil Dayı’nın oğlu oynuyordu ve hücumun sağ kanadında Kuyumcu Halil’in oğlu Mustafa… Ben sol kanatta oynayan bir öğretmen çocuğu… Biz, aynı mahallenin çocuklarıydık; eşittik ve çok mutluyduk… Babalarımızın ekonomik durumu aklımızı kurcalamazdı. Markalardan haberdar değildik henüz. Ayakkabımız Mekap’sa sorun yoktu… Maç bitiminde her birimiz birer gazoz alabilirdik nasılsa. Harçlığı çıkışmayana da ısmarlardık sırayla…
Ziya Doğan çok haklı…
Söylediği şey basit bir saptama değil, çok önemli…


“Mahalle takımının ölümü, mahalleli gençliğin ölümüdür… Ve bu da toplumun ölümü gibi bir şeydir…”

Bilgisayar karşıtı olduğum için altını çizmiyorum bu sözlerin. Aksine, ben de haftanın en az on beş yirmi saatini monitöre baka baka geçiririm işim gereği; ama yine de oğluma acıyorum…

Keşke benimki gibi bir çocukluğu olsaydı…

Keşke Ziya’nın dediği gibi “Onun da bir mahalle takımı olsaydı”…
Keşke…
Ama yok… Çok yazık!


Savaşkan İLMAK

23 Ocak 2011 Pazar

Galatasaray:1 Sivasspor :0

Daha canlı , daha istekli bir Galatasaray. Bir çok eksik mevcut. Ama bunların hiç biri Hagi için sorun teşkil etmiyor. Hagi geldiğinde söylediği çok önemli bir söz var:

"Hagi disiplindir , Hagi çalışır , Hagi hep kazanmak ister"

İşte bu takıma yansımaya yavaş yavaş da olsa başladı. Bir kere mücadele üst seviyede. Galatasaray santraforsuz olmasına rağmen rakibini boğdu. Hoş buna Sivaspor da çanak tuttu. Rıza Çalımbay hangi maçta anlayışını değiştirdi ki bu maçta değiştirecek!

Kilit bir şekilde açılacaktı. Mükemmel bir organizasyon ile kilidi ilginçtir ki Servet'in golü açtı. Tıkanan oyunda topla deparı ve Sabri 'ye bırakışı...

Geri dönmedi Hagi'nin teşviki ile. Sabri ise yine iyi olduğu maçta çok güzel bir pas çıkardı Barış'a. Barış da içeri sızan Servet'i iyi gördü.

Yönetimin yaptığı saçma sapan işlerin olduğu bir ortamda çok önemli bir galibiyetti bu. Adnan Polat ve yönetimi Mart'tan ötesini göremeyecek. Galatasaray tarihinde olmayan çatırdamaların olduğu ortamda kulübüne her zaman olduğu gibi sahip çıkan Galatasaray taraftarına bu camia çok şey borçlu. Galatasaray 'dan büyük kimsenin olmadığı tekrar gösteren Galatasaray taraftarı, gereken yerlere gerekli cevapları vermiştir..


20 Ocak 2011 Perşembe

Yekta Kurtuluş Galatasaray'da

İzmirli olması sebebiyle sempati beslediğim bir oyuncuydu Yekta.

Örneğin , bu iddaa mıdır bilinmez ancak şöle bir açıklama var :

2 sene önceki Fenerbahçe- Galatasaray maçında Kadıköy deplasmanında Galatasaray tribününde olduğu şeklinde.

Her ne olursa olsun doğru yerdesin yetenekli adam.

İzmirspor'da başlayan kariyerini Kasımpaşa'daki futboluyla her geçen gün ileri taşımıştı. Bir çok kulübün istediği doğru. Bonservis bedeli daha açıklanmadı. Merakla bekliyorum. Bakalım Adnan Sezgin bey neler sundu?

En son Hollanda ile yaptığımız hazırlık maçında Hiddink'in kadrosundaydı.

Transferinden sonraki Lig tv röportajında ise , "Arena'ya çıkacaksın , yeni stad hakkındaki görüşlerin neler? sorusuna verdiği cevap ise içimden geçenlerin adeta kopyasıydı. Şunu söyle lan çocuk dedim , kırmadı beni:

"Gönül isterdi ki bu formayı ilk kez Ali Sami Yen Stadı'nda giyeyim. Ama kısmet olmadı. Yeni stadımızda eski başarılarımızı tekrar kazanacağız. Bunu tekrar başaracağız."

Bekliyoruz Yekta!

Beto ve Cenk İşler

Manucho'nun takımdan ayrılması Bucaspor için iyi olmadı bana göre. Diyeceksiniz ki ne verdi ilk yarıda takıma?

Pivot santrafor özelliği ile bana göre az iş yapmadı Bucaspor'da. Her maçta özellikle kafasıyla kaleye en az üç etkili şutu vardı. Biraz maç eksikliği , araya giren sakatlık O'nu çok etkiledi. Manisaspor'a gitmiş. Hayırlısı olsun.
Hikmet Karaman bulduğu madeni iyi işler. İş yapacaktır Manisaspor'da.

Gelelim Beto ve Cenk İşler 'e. Samet Aybaba'nın oyun şablonuna umarım uyum sağlarlar. Cenk İşler 36 yaşında. Son durağı Bucaspor bana göre. Tecrübesi ile illa ki takıma bir şeyler katacaktır. İsterim ki bu olumlu yönde olsun.

Beto , Gaziantepspor'a geldiğinde iyi bir sezon geçirmişti. Sonrasında form düşüklüğü yaşadı. Zaten biraz ağır bir oyuncuydu. Kilo da alınca haliyle Tolunay Kafkas'ın takımında yer bulamadı kendine. Kendisini tekrar vitrine çıkarma vakti. İyi çalışması şart. Çünkü Samet Hoca serttir. Tolunay Kafkas gibi çalışmayana vermez o formayı. Beto , istediği zaman iyi işler yapabilen bir futbolcu. Bucaspor'un gol yollarındaki sıkıntısı çözebilecek bir futbolcu. Benim gözlemlerim bu yönde.

Her şey bir yana Samet Hoca'nın isteği ve özverisiyle şu takımın ligde kalması gerekiyor. Camianın da biraz daha kenetlenip , dk durması en büyük arzumuz tabii ki.

19 Ocak 2011 Çarşamba

Diego Simeone Catania'da

Beklenen ayrılığın ardından Catania teknik direktörlüğüne Diego Simeone getirildi.

Umarım Catania için iyisi olur. En son San Lorenzo'yu çalıştıran Arjantinli , Catania için şanstır bana göre.

Sözleşme 2012'ye kadar..
Catania yönetimi uzun bir birliktelik hedefliyordur umarım. 2006 'dan beri takım çalıştıran Simeone 'nin CV'sinde River Plate şampiyonluğu var.

Lige iyi başlamıştı Catania. Ancak futbolcu rotasyonunu sağlayamayan ve düşüşe geçen Giampaolo'nun zaten ayrılması bekleniyordu. Ligde durum iç açıcı değildi. Catania'nın Sicilya'da rakiplerine sağladığı hakimiyet adeta kaybolmuştu. Şimdi umarım eski kimliklerine kavuşurlar.


18 Ocak 2011 Salı

Antalyaspor:0 Galatasaray:0

İlk yarıda oyunun ortada olduğu bir karşılaşma oldu. Bünyamin Gezer’in yediği penaltıyı es geçmeyelim tabii. Her zaman ki gibi çalmadı yine.

Culio iyi maç çıkardı. Sabri yine iyi koştu. Mücadelesi üst seviyedeydi. Arda , her ne kadar Ömer Üründül fizik olarak yeterli değil dese de çalıştı. 90. dakika Ömer’e presini de yaptı.

Cana , Türkiye’de O’ndan 50 tane olmadığını gösterdi. Mehmet Yılmaz’a verdiği top dışında hatasız oynadı diyebiliriz.

Galatasaray istediğini aldı. Tek hedefin kupa olduğu bir ortamda çeyrek finalde. Muhtemelen gruptan sıyrılan diğer ekip Gaziantespor olur. Beşiktaş veya Trabzonspor'dan birinin eleneceği görüşündeyim.Diğer grupta ise gönül ister ki Bucaspor çıksın. Ancak C grubunda işler karışık. Fenerbahçe eğer Gençlerbirliği ' ni iki farkla yenerse Bucaspor çıkabilir. D grubunda Kasımpaşa ve İstanbul Belediyespor daha önce çıkmayı garantilemişti.


Bakalım yol ne gösterecek. Bekleyip , göreceğiz.


12 Ocak 2011 Çarşamba

Ağlamamak elde mi?



Ağlamamak elde mi ?





****Bu arada Okan Bayülgen'e cevap****

Hepimiz Emenike'yiz..

6 Ocak 2011 Perşembe

FUTBOLDAN AZICIK HOŞLANIYORSANIZ...

Değerli spor yazarı Savaşkan İlmak yeri geldikçe blogumda sizlerle fikirlerini , yazılarını paylaşacak. Teklifimi kabul ettiği için kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum..

İşte ilk yazısı:

Karnavala Davet..

Antalya, sanıldığının aksine kışın daha çekici gelebilir size. Tabii futboldan azıcık hoşlanıyorsanız…

Kent merkezinde dolaşan eşofmanlı insanlar görüyorsunuz öbek öbek. Profesyonel oldukları her hallerinden belli. Ağır oturak, disiplinli, hani ifadeyi mazur görün zebellah gibi delikanlılar. Durup bakıyorsunuz göğüslerindeki armalara: Eintracht Frankfurt, FC Köln, Werder Bremen, Persepolis, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor…

Söylenene göre bundan başka yüz küsür takım daha kamp yapıyor Antalya’da… Her kış…

Yaz sıcağında Antalya sokaklarını dolduran şamatacı kalabalıktan farklı bu topluluk; çünkü sporcu bu insanlar…

Gerçekten farklı, heyecan verici bir deneyim…

Politikadan hoşlanan birinin tam da bu ay Davos’ta bulunması gibi bir şey… Ya da bir modacının Milano’da moda dolu bir hafta geçirmesi gibi…

Lafı uzatmadan gireyim davet-nâmeye:

Futboldan hoşlanıyorsanız… Futbolu özlediyseniz… Hele bir de dünya takımlarını canlı canlı izlemek hoşunuza gidecekse…

Koşun, gelin Antalya’ya!

Tribünler bomboş. Yerinizi alın. Ankara’dan, İstanbul’dan gelenleri Ekim ayında bıraktıkları havalar karşılayacak. Üşümeyeceksiniz. Yine de kaşkolunuzu alın. Rengi ne olursa olsun, o renk bir takım vardır burada. Azıcık da yağmur var, hepsi bu.

Gerisi karnaval…


Savaşkan İLMAK

Roma: 4 Catania: 2

Maçı izleyemedim. Sadece gollere bakabildim. Ancak Catania'nın 2-1 ' den maçı vermesi hayal kırıklığı tabii..

Halbuki geriye düştükleri maçı iyi çevirmişler. Silvestre 'nın kafası nizami gol. Hakem de iyi süzmüş. Sonrasında kontra atak ve Maxi yazmış. Hayret kaçırmamış.
Devreye 2-1 önde giriyorsunuz ve iyi yaptığınız işi savunmayı beceremiyorsunuz. Gerçi çok da kızmamak lazım. Yardımcı hakem Marco Musolino 2. yarıya damga vurmuş.

Borriello'nun ilk golü balık. İkinci gol ise yani beraberliğin geldiği golde top dışarıdan çevrilmiş. Riise topu dışardan çeviriyor. Roma kilidi kırıyor. İlk yarıda Catania 'nın golünü müthiş süzen Musolino bu sefer fena avlanmış. Aşağıdaki resimde her şey açık..





Facia daha bitmiyor tabii. 86'da Vucinic sahneye çıkıyor ama bu gol de ofsayt. Onun da resmi aşağıda..


Sonrasında film kopmuş tabii..
Bu arada Milan'ı 90 doğumlu Rodney Strasser kurtardı. Dakika 86. Ama bu golde de bana göre sıkıntı var :) Buyrun..


Juan Emmanuel Culio

83 doğumlu Arjantinli..

Açıkçası söylemek gerekirse çok fazla gözüme çarpmayan bir oyuncu. Daha önceden tanımıyorum. Galatasaray'da da Hagi dışında bu adamı tanıyan yoktur zaten. Tek referans Hagi. O yüzden güveniyoruz. Arjantinli olması bir artıdır. Ama yaş 27 ve kariyeri pek iç açıcı değil..

Ufak bir araştırma yaptım. Teknik anlamda pek iyi olduğu söylenmiyor. Solak bir oyuncu. Haliyle sol kanatta görev almış bir çok kez Cluj ' da. Ortada da oyunuyor. Dayanıklılığı ve gücü ile Lorik Cana ile iyi bir orta saha olabilirler.

Ancak sol kanat için düşünürseniz bu oyuncuyu orda yanılırsınız işte. Galatasaray'ın eksik bölgesi sol kanat değil çünkü.Onu da geçtim Pino'yu,Kewell 'ı ve Arda'yı monte edebileceğiniz bir sol kanat için bu oyuncu alınmamıştır umarım.

Biglia mı Culio mu derseniz , tabii ki Biglia derim. Ama Adnan Sezgin yine üç kuruşun hesabını yapmıştır. Cluj ' a 2 milyon euro bonservis bedeli verilecek.

Oyuncuya ise bu sezon 250.000 euro. Sonraki sezon 600.000 bin euro ödenecek..


5 Ocak 2011 Çarşamba

Adalı'nın Quaresma'sı!

Hipodromdan geldi Beşiktaş'ı kurtardı diye bir tabir kullanmıştım Sayın Adalı için. Atçılık camiası O 'nu çok yakından tanır.

Serdar Adalı'nın safkanı bugün yine birinci geldi. Koştuğu dört yarıştan ikisini kazanma başarısı gösteren Quaresma'yı tebrik edelim.

Bu sefer ilgililer Halis Karataş'ı tercih etmişler. Bundan sonra da O biner sanırım.

Ne diyelim ayakları düz bassın..

Pişkinlik..

Sadece okumanız yeterli..

"Ben neyin etik olduğunu neyin başka şey olduğunu çok iyi bilen bir adamım. Dolayısıyla ben her şeyi yapmak uğruna 4-5 haftadan itibaren özellikle bunu düzeltme adına ne kadar taviz verdiysem tam tersini gördüm. Ondan sonra da zaten yapılacak bir şey yoktu. Ben de istifamı verdim. Ve başarılı, çok da doğru bir kadro bıraktım. O kadroyu kim yönetir, kim nasıl yapar, kim neyi başarır onu bilemem o artık herkesin meziyetine kalmış bir şey"

Sizce bu sözler kime ait?

http://umutcanuner.blogspot.com/2010/10/tatile-bile-gelme-sayin-uygun.html

4 Ocak 2011 Salı

Colin Kazım transferi ( dayan GALATASARAY)

Disiplin , ahlak hepsi hikaye aslında. Adnanlar ( Sezgin - Polat ) kulübü yolmaya devam ediyor.

Misimoviç kadro dışı kaldığında sebep neydi: disiplin..
Keita bu takımdan gönderilirken sebep yine disiplindi. Bu liste çok uzar da yazmak istemiyorum. Yazdıkça sinirleniyorum.

Bugün transfer ettiğin adama bak. Gülerler vallahi gülerler..

Geçecek bu günler diye sabır ediyoruz , bekliyoruz. Ama yok kabus bitmeyecek herhalde. 2011 dedik , hadi dedik stad da geldi dedik...
Yok yok olmayacak..

Neresinden tutsam ne yazsam. Colin Kazım mı? hadi yaaaa..

Ne diyeyim?

dayan GALATASARAY!

John Utaka

Zamanında Hikmet Hoca'nın Kocaelispor'unda idmana çıktığı söyleniyor. O dönem oynadığı Mısır takımının yüksek bonservis istemesi nedeniyle transfer yapılamamış. Nijeryalı , bir Mısır bir Katar ( al sadd ) derken sonunda Fransa'yı görmüş. Lens almış John'u. Ben Utaka'yı Portsmouth 'da tanıdım. Kimi zaman oyuna sonradan girer maçın rengini bir anda değiştiren kimliği vardı.

Dünya Kupası görmüş bir oyuncudur. 50 ' ye yakın Nijerya Milli Takım forması giymişliği var.

Ani parlayan bir yapıya sahip değil. Ancak seridir , hızlıdır. Her ne kadar o seriliğinden bir şey kalmadı dense de Konyaspor bana göre iyi bir oyuncu aldı. Tek hankapı Ziya Doğan'dır. Yoksa Utaka Konya'da çok iş yapar. Konya'yı tek başına ligde tutmayı becerir mi bilinmez ama herkesin kafasındaki soru : Neden Konyaspor?

Düzenleme: Utaka yalanlamış transferi. Yukarda da demiştim zaten neden Konyaspor diye. Benim ajanslarım hala yazsın , çizsin!




Mehmet Çakır..

Zihnimde hiç Bank Asya görmeden direkt Süper Lig'de oynamaya başladı olarak kalan bir futbolcudur Mehmet Çakır. Asaşspor'da oynarken bir anda kademe atlayarak GençlerBirliği'ne gelmişti.

Gol yollarındaki etkili bitiriciliği dikkatleri çekmişti. En azından benim çekmişti öyle söyleyeyim.

2005'ten sonraki 3 senelik süreçte GençlerBirliği'nde 27 golü var.

Biraz parladığında yaptığı talihsiz açıklamayı unutmadım yalnız. "Milli Takım için ideal bir oyuncuyum. Neden seçilmediğimi anlayamıyorum" tarzı açıklaması bana göre talihsizliktir.

Kendine güvenen oyuncuyu her zaman severim. Ancak biraz form tuttuğunda ona buna sallayanlar ne yazık ki ileriyi göremiyorlar.

Mehmet 'in ki de öyle oldu. Ankaraspor'da istediği formu yakalayamadı. Sonrasında Ankaragücü'nde formayı göstermediler O 'na. Şimdi Şenol Güneş takımını açmış. Şampiyonluğa giden bir takımda herkese bu şans verilmez. Bu şansı en iyi şekilde değerlendirmesi gerekiyor.
Şenol Güneş gibi bir hocayı yakaladı. Şampiyonluğa doğru giden bir takımın bir anda içinde buluverdi kendini. Yani olup olabileceği en iyi noktaya geldi. İpler artık Mehmet Çakır'ın elinde. Hadi görelim o büyük(!) topçuyu..