30 Ekim 2010 Cumartesi

Galatasaray:2 Antalyaspor:1

Antalyaspor’dan başlayalım..
Mehmet Özdilek’in formda takımı Sami Yen’e 3 puan parolası ile geldi. İstediklerini alamadılar. Ancak puana çok yaklaştılar..

Hagi’nin bundan önce geldiği Galatasaray dönemini hatırlayalım. Daha kısıtlı bir kadro olmasına rağmen, oyunu ilk yarım saatte koparmaya çalışan bir görüntü vardı. Şimdi de aynı plan doğrultusunda Hagi. Bunu benimsetmeye çalışıyor takıma.

Derbi on birinden üç farklı isim vardı sahada. Beli tutulan Aykut yerine kaleci Ufuk.
Cezalı Ayhan yerine Barış. Hasta olan Elano yerine de Serkan on birdeydi. Serkan mevkisinde oynarken Sabri de O’nun önündeydi.

Galatasaray istekli, önde basan oyun düzeniyle başladı. Ama ilk 15 dakika rakibin direncini kıramadı. Antalyaspor biraz ayağa kalksa da duran toptan Servet’e engel olamadılar. Servet uzun zaman sonra bir kafa golü buldu. Maç içinde ikincisine de çok yaklaştı. Golün hemen ardından Pino’nun takipçiliği Galatasaray’ı rahatlattı diyebiliriz. İlk yarıda sırıtan iki isim vardı. Biri Mustafa Sarp , diğeri de Misimoviç.

Misimoviç’e anlam veremiyorum. İstediklerini hiç yapamadı. Çünkü güçsüz. İkinci yarı biraz toparlansa da gol vuruşları o bildiğimiz Misimoviç değil. Top çalmalarını çok iyi yaptı bu maç. Ama devamı yok. Oynadıkça düzelmesi en büyük umudum. Ancak Arda’nın, Kewell’ın, Baros’un, Elano’nun dönüşünden sonra kendine yer bulabilir mi? Şu oyunu ile çok zor..

M.Sarp’a dönersek..

İlk yarı rahat 25 dakika topla buluşmayan, rakibe basmayan bir Mustafa Sarp izledik. O da son 15 dakika açıldı. Bu kadar gamsız bir oyun şekli var mı bilmiyorum?

Barış’ı bu maç çok beğendiğimi belirteyim. Çok arzuluydu. Her topa basmaya çalıştı. Çok koştu. İyi bir grafik yakalar umarım.

Antalyaspor’un ikinci yarıdaki oyununa da ayrı bir parantez açalım.
Galatasaray taraftarına korku dolu anlar yaşattılar. İyi bir takım Antalyaspor takımı. Son vuruşlarda biraz daha becerikli olsalar bir puan alabilirlerdi.

Bu üç puan Galatasaray açısından çok önemliydi. Hem uzun bir aradan sonra gelen bir galibiyet oldu. Hem de takımın hırsı, öz güveni tekrar yerine geldi. Haftaya Trabzonspor maçı iyi bir sınav olacak.

Bu arada Bünyamin Gezer’i hiç bu kadar kötü görmemiştim. Anlam veremediğim hatalı kararlar verdi bu maç. Formu müthiş düşmüş. Her pozisyonu süzen, otoriter Bünyamin Gezer gitmiş, bambaşka bir adam gelmiş. Bünyamin Hoca’nın acil toparlanması gerekiyor. Birilerinin canını yakmadan Hoca ayağa kalkmalı. Yoksa O’nun canı fena yanacak!

28 Ekim 2010 Perşembe

İtalya Kupası'ndan..

İtalya Kupası'ndan haberler var..

Dün işlerim dolayısı ile takip etmek istediğim ama edemediğim maçlar oldu..

Bunlardan biri Catania - Varese maçıydı. Catania zora soksa da maçı uzatmada almış.
Marco Giampaolo ' nun yedek ağırlıklı çıktığı bir maç olmuş. Ancak yine de Varese'nin maçı 3-1'den 3-3 'e getirmesi takdirlik..

Uzatmada gülmüş Catania. Golü de stoper Spolli atmış.

Günün diğer ilginç maçı Serie B'nin flaş takımı, adeta oynadıkları futboldan mest olduğum Novara'nın maçıydı. Serie A takımı Cesena , Novara'yı konuk edecekti. Cesena ilk yarı öne geçse de koruyamamış 2. yarı skoru. Rubino ile Novara maçı uzatmaya götürmüş. Uzatmada da iki golle bileti kesmiş Novara. Bu form grafiği ile zaten beklediğim bir skordu. Şimdi bir üst turdalar. Çok büyük bir laf etmek istemiyorum ancak Novara çok iyi durumda. Final oynarlarsa kimse şaşırmasın..

24 Ekim 2010 Pazar

Fenerbahçe:0 Galatasaray:0

İlk yarı tam anlamıyla Galatasaray’ındı. Hagi şunu takıma demiş açıkça: “Galibiyet istiyorum. Bunu başarmak içinde ilk yarı bir tane gol bulmalıyız”

Galatasaray istekliydi , arzuluydu. Çok da sakin top çevirdiler ilk yarı. Fenerbahçe ‘nin etkili kanatları Dia ve Stoch’u iyi kitlediler. Planda tek eksik goldü. Golü bulsaydı Hagi’nin stratejisi tam anlamıyla işleyecekti. Ama olmadı.

İkinci yarı Fenerbahçe’yi biraz daha derli toplu gördük. Galatasaray’ın ilk yarıdaki etkili isimleri Elano ve Cana biraz oyundan düştü. Kolay değil uzun zamandır oynamayan futbolcular. Ama iyi savaştılar. Özellikle Elano. Oynabileceği en iyi oyunu koydu ortaya. Şu form durumuna göre.

Aykut Kocaman Semih hamlesini de yapsa da oyunu yıkamadı Galatasaray sahasına. Galatasaray 70’ten sonra biraz oyundan düşse de Emre Çolak ve Pino ile iki gol pozisyonu daha buldu. Ama şansızlık Kadıköy’de yine Galatasaray’ın peşindeydi. Pino çok çalıştı. İyi de sızdı defans arkasına kimi zaman. Pino’yu ilk kez bu kadar çok beğendim.

Özellikle Emre Çolak’ın bulduğu pozisyon var ki Emre onu gol yapsa şu an kahraman olabilirdi. Böyle genç oyuncuların ayağına böyle şanslar her zaman gelmiyor. Emre daha nicesini bulacaktır umarım. Biraz daha fizik olarak toparlanırsa bu iş olacak..

Hakeme gelirsek..
Bülent Yıldırım’ın vasat bir görüntü çizdiğini söyleyelim. Kimsenin canını yakmayayım felsefesi ile oyuna çıkmış. Ucuz fauller çok çaldı. Neill’ e verdiği basit karttan sonra O’nu oyundan atmaya yüreği yetmedi mesela. Lucas’ın atılması gerekiyordu. Ama bu işler yürek işi..

Son olarak şuna değineyim:

Hagi geldiğinde basın toplantısında şunları söyledi:

“Hagi disiplindir. Hagi budur, Hagi çalışır”

Yönetimi bazı konularda yanlış bulsam da şu mevcut durumda Hagi kurtuluştu. Rijkaard’ı yediler. Günü mü kurtardılar bilinmez. Ama Hagi’nin olduğu her yerde taraftar Hagi’nin arkasında..
Bu takım yol kat eder. Bekleyip, göreceğiz..


22 Ekim 2010 Cuma

Novara:3 Vicenza:0

Keyif alıyorum bu takımı izlerken net söyleyeyim. Tam bir takım havasındalar. Bir bütün olmuşlar. Yemin ettiler zaten Serie A bekle biz geliyoruz diye.

Stad tıklım tıklım..
İyi de başladılar maça.Pablo Gonzales 8. golünü attı. Bu maçta o sayı 10 olabilirdi. 2 .yarı 2 net fırsatı harcamasaydı..

Hele bir ikinci golü var ki Novara'nın..
Tadından yenmez. Nakış gibi işlediler golü adeta. Tık tık tık inanılmaz pas yaptılar ve takımın 10 numarası Rigoni 10 numara bir gol attı.

İkinci yarı Vicenza ilk 20 dakika şuursuz bir yüklenme yaptı. Golü bulsalar belki umutlanacaklardı. Ama etkili olamadılar.

Sonrasında gelen bir kontra golü Novara'dan..
Bi kontra anca bu kadar güzel yapılır. Bertani çok güzel bir gol attı. Net söylüyorum son golü tekrar tekrar izlemek lazım. Dediğim gibi Novara'yı izlemek inanılmaz keyifli. Geçen seneki Karabükspor gibi , Bucaspor gibiler. Seviniyorum. Bizden de böyle Novara'lar çıkıyor bazen. Devamı gelir umarım. Şu futbol enfes..
Abartmadığımı bu takım Serie A'ya çıkıp ortalığı toza bulayınca göreceksiniz. Şu kadrolarını bozmazlarsa..

Not: Samet Aybaba'dan sonra Bucaspor analizi yakında blogta..

17 Ekim 2010 Pazar

Umutsuz Vaka!

Şok golle başladı maç. Tamam Galatasaray kötü durumda. İyi de top oynamıyor.
Ancak hareketli topla faul kullandıran bir hakem nasıl bir hakemdir? Yardımcısı da O’nu uyarmasına rağmen..

Hakem bir yana. Metin Akan’ı bu kadar arkaya kaçıran bir Galatasaray defansı da olamaz.
Galatasaray golü yedi. Toparlanamadı. 2. yarı bir daha yedi. Baros kişisel çabasıyla bir gol buldu.

Galatasaray tam umutlanacak. Ama öyle bir savunma anlayışı var ki buna izin vermiyor.
Ankaragücü aldığı her topu defans arkasına sarkıttı. Arada Ufuk da kaynadı golü önlemek pahasına. Atıldı . Haftaya Kadıköy’de kale Aykut’un.

10 kişi kalan Galatasaray Baros ile bir gol daha buldu. Ama ne fayda..
Baros çırpınsa, Sabri çırpınsa ne yazar?

Sabri Sabri dedik çok da tepki aldık. Şu maçta Baros ve Sabri’nin dışında çırpınan bir tane adam var mı?

Galatasaray’ın durumu iyi değil. 8. hafta olmasına rağmen takımda ışık yok. Umutsuzluk en kötü şeydir. Ne yazık ki camiada bu durum hakim.

Tek kurtuluş , reçete şudur:
Haftaya çıkarsınız Kadıköy’de Fenerbahçe’yi devirirsiniz. İbre o zaman döner işte. Ama bu Misimoviç ile bal yapmayan arı Pino ile mi olacak? Kafalarda bir çok soru işareti mevcut. Baros’un durumu Pazartesi günü belli olacak. Arda zaten yok. Anlayacağınız Galatasaray şu an umutsuz vaka.

Ali Sami Yen’in son günlerinde bu yaşananlar hiç hoş değil.Hiç yakışmıyor..
2. yarı açılacak olan o muhteşem stad’a yazık..
Şu taraftara yazık. Daha ne diyeyim ki?

“Galatasaray isminin olduğu her yerde umut vardır” demiş sayın Derwall. Hagi usta da tekrar etmişti bu sözü. Bugün sahada o kutsal formayı giyenlerde durum ne? İşte o tartışılır..


Catania:1 Napoli:1

Napoli ligin kalbur üstü takımlarından..

Ancak Catania'nın iç saha performansı her takımı ürkütüyor. Buna rağmen Napoli iyi başladı maça. Ayağa pas yaparak oyunu tutmaya çalıştılar. Cavani ile golü de buldular.

2. yarı sazı eline Catania aldı. Pozisyon üstüne pozisyon buldular. En sonunda da ilk 11 şansı bulan ve o dakikaya kadar fazla varlık gösteremeyen Gomez golü buldu.

Golden sonra Napoli yüklense de gol değil son dakika da kırmızı kart çıktı. Cannavaro son dakikada atıldı oyundan..

Catania yine yenilmedi evinde. Ancak bu beraberlikleri çok arayacaklar.

Bu arada Fiorentina'da işler kesat. Öne geçtikleri maçta Cenova'da Sampdoria'ya yenildiler. Ligin dibine demiri attılar.
Floransa'da durumlar değişir. Sinisa Mihajloviç gider gibime geliyor.
Fatih Terim sesleri yükselir mi bilinmez..

12 Ekim 2010 Salı

İçim Yanıyor!

Almanya faciasından sonra Azerbaycan maçına daha bir farklı, arzulu çıkacağımız kanısındaydım. Milli Takım yanılttı beni. Almanya maçına facia dememim sebebi
3 ‘lük olmamız değil. Yanlış anlaşılmasın. Aciz , kötü bir oyun koyarak bize yakışmayan bir yenilgi almamız. Almanya ‘ya yenilebiliriz gayet doğal. Biz ki geçen sene İspanya’ya içerde, dışarıda yenildik. Dünya Kupası şansımızı yitirdik. Ama o maçlarda bulduğumuz pozisyonlara bir bakın. Hep dikine giden Milli Takım vardı.İstekliydik.Sırf bu isteğimiz yüzünden 1-1 giden maçta gol ararken kalemizde gölü gördük . Hatırlayın bunları lütfen..

Azerbaycan maçına dönersek …

Adeta basireti bağlanmış bir Milli Takım vardı. Gökhan Gönül ile yakaladığımız net pozisyon ve Hamit’in direği dışında öyle “aman aman” bir pozisyonumuz ne yazık ki yok. Halil’in kaleci hatasından yakaladığı bir pozisyon var. O da Azeri duvarını geçemedi.

Azeriler iştahlanmış. Almanya maçındaki halimizi görünce “yapabiliriz” demişler. Yaptılar da. Golü de bulunca kapandılar. Aldılar üç puanı.

1,5 ay öncesine göre çok kötüyüz. İyiye gideceğimize tam tersi oluyor. Biz ne oynuyoruz ben daha onu çözemedim. Ne yaptığını bilmeyen bir ekip var sahada. Kadro seçiminden tutunda oyun şablonuna kadar..

Önce şunu anlamak lazım. Aday kadro nasıl belirleniyor? Aday kadroyu kim belirliyor? Eğer Hiddink bu kadroyu yapmışsa “ölmüşüz ağlayanımız yok”. Eğer Oğuz Hoca bu kadroyu yapmışsa o zaman biz Hiddink’e neden bu kadar para ödüyoruz?

Çözemediğim bir çok nokta mevcut. Arda’nın sakat olduğu bir ortamda Volkan Şen’in olmamasına anlam veremiyorum mesela. Şu takımda dikine giden bir adam yok. Sırf bu yüzden adam eksiltemedik. Adam akıllı pozisyon bulamadık. O bölgede Özer’i kullanmaya çalıştık. Fenerbahçe’de doğru dürüst oynamayan bir oyuncuyu hem Almanya hem de Azerbaycan maçında banko 11’e koymak hangi akla hizmettir? Özer yetenekli bir futbolcu. Ama şu formu , Milli formayı hak etmiyor.

1 aydır sakat Hakan Balta. Bu ülkede hiç mi sol bek yok. İbrahim Üzülmez’i koyun oraya. En azından maç eksiği yok. Kendi takımında oynamayan veya oynayamayan bir oyuncu Milli Takım’ a çağrılamaz. Milli Takım deneme kampı değildir. Formda oyuncuların çağrıldığı bir yerdir. Bir- iki istisna ile bunu bozabilirsiniz. Ancak bu sayı hele bir de ilk 11’de ; 5’e 6’ya çıkıyorsa o zaman sıkıntı var demektir.

Mehmet Topal yok mesela bu takımda. Valencia gibi bir takımda 11 oynayan M.Topal hangi sebepten düşünülmez bilmiyorum. Şu an sakat . Ama aday kadro açıklandığında sapasağlamdı. Sonrasında çıktığı Valencia idmanında sakatlandı. Yani anlatmak istediğim bu adam neden düşünülmüyor?

Hiddink Hoca kariyerli bir hocaydı. Nereye giderse gitsin aldığı takımı şaha kaldıran bir görüntüsü vardı. Kore, Avustralya, Rusya bunlardan bir kaçı..
Ama geçmişte kalmış bunlar. Guus Hiddink son limanı olarak gördüğü Türkiye’ye şu anda zarar vermektedir. Açık söylüyorum. Rusya’da kaldığı dönemde vodka bozmuş hocamı. Çalışma pratiğini kaybetmiş. Bu çok net gözüküyor.

Maç kaybederiz ama ezilemeyiz.Ezilmemeliyiz..
İçimin yandığı nokta bu..


7 Ekim 2010 Perşembe

Totem Serüvenlerim-3

Uzun süre oldu serüvenleri yazmayalı...

2005/2006 sezonundan devam edelim. Eric Gerets'in Galatsaray'a geldiği yıl.

Ali Sami Yen'de Malatyaspor ile oynayacağız. Peder bey ile tv karşısındayız. Ben her şeyi hazırlamışım. Kumanda hemen kolumun yanında cep telefonumu da koltuğun üzerine bıraktım. Hazırlıklar tamam yani. Çok da iyi başladığımız bir maç , golü kim attı hatırlayamıyorum ancak fırtına gibi giriyoruz maça.

Neyse aradan fazla zaman geçmiyor telefonum çalıyor. İlk başta açmak istemiyorum ancak ısrar sürüyor. Totem bozulacak diyorum içimden :) öyle de oluyor.

Açıyoruz telefonu. Arayan arkadaşım başka bir zaman bulamamış gibi tam maç saatinde bana dersane saatlerini soruyor. Lise sondayız o dönem. Ben nerden biliyim olum bakarız sonra diye geçiştirirken penaltı oluyor. İçimden ulan diyorum ama arkadaş ısrarlı kapatmıyor telefonu. Kıramıyorum ben de. Golü yiyoruz tabii. Ulan yedirdin bize golü diyorum en sonunda. "Gol mü yedik lan" diye cevap geliyor. Zar zor kapatıyorum telefonu.

Yeniden toparlanıyor takım tak 2'yi buluyoruz. Toteme bak aq diyorum.Şoklardayım ama :)

Gol sevinci yaşarken az önce arayan arkadaşım tekrar telefonu çaldırıyor. Israrlı bir şekilde. Açmayacağım bu sefer desem de peder bey sesleniyor. " Açsana olum şu telefonu"..

Açıyoruz yine telefonu efendim diyorum. Ben efendim dediğim an Malatya da 2. golün sevincini yaşıyor o an. Arkadaşıma sesleniyorum biraz da hiddetli:

"Ulan Galatasaraylı olduğunu bilmesem bilerek yapıyosun diyeceğim" diyorum.
2-2 mi oldu lan diyip :) kontra cevap geliyor. Evet diyorum.

Kapat olum kapat diyor sonra , onu da inandırıyorum toteme ..

Babama da diyorum bir daha telefon çalarsa açmayacağım...

Aradan 5 ya da 10 dakika geçiyor , 3-2 yapıyoruz skoru. Ne totem kurmuşum diyip hem kendime gaz veriyorum hem de gole seviniyorum.

Telefon çalmıyor bir daha maç içinde. 2 . yarı 2 gol daha , 5-2 alıyoruz maçı. Şükür diyorum ..
Bir sonraki hafta Gaziantep ile karşılaşıyoruz . Onun totemi apayrı güzellikte. Beklerim 4. serüvene..

4 Ekim 2010 Pazartesi

Tatile Bile Gelme SAYIN UYGUN!

“Bülent Uygun ; Bucaspor'a ve İzmir'e yakışmaz,yakışamaz. Tarihinde ilk kez Süper Lig'de Bucaspor. Yazık olmasın bu kadar emeğe.5 hafta sonra istifa edip gittiğinde kimse şaşırmasın.İnşallah yanılırım,özür dilemek zorunda kalırım.Sırf ben mi böyle düşünüyorum onu da bilmiyorum.Ancak İzmir büyük gelir sana Bülent Hocam! “

Daha önce dile getirdiğim bazı şeylerin gerçekleşmesi sonucu öncelikle üzüntü içinde olduğumu belirteyim. Bülent Uygun ile ilgili bazı endişelerim vardı. Bazı noktalara temas etmiştim. Sonuna eklemeyi de ihmal etmemiştim inşallah yanılırım diye.

Ama işte görünen köy kılavuz istemiyor diye boşuna dememişler.

İki takım ele alın. Biri geçen yıl Bank Asya 1. Lig’i lider bitiren Karabükspor. Diğeri O’nun hemen arkasından Süper Lig’e gelen Bucaspor. Karabükspor ne yaptı? En doğru olanı..

Kadrosunu bozmadı. Yücel İldiz ile yola devam etme kararı son derece akıllı bir karardır. Sonuçta ortada oturmuş bir şablonu olan ekip var. Üzerine birkaç takviye yaptılar. Şu an oynadıkları futbolu ve puan cetvelindeki yerini herkes takdir ediyor.

Bucaspor’u ele alalım. Başta Özcan Kızıltan ile devam etmek en büyük doğruydu. Yönetimin de bir takım hataları yok değil. Bülent Uygun ile anlaşıldı ki Abdullah Avcı’nın direkten döndüğünü belirtelim. Keşke Sayın Avcı ile pürüzler giderilseydi diyordur bütün Bucasporlular. Olmadı işte..

Bülent Uygun’un Sivasspor’da yakaladığı başarıyı kimse küçük göremez. Ama asıl başarı devamlılıktır.
Bucaspor’a göreve geldiği ilk günden beri öyle işler yaptı ki Sayın Uygun. Anlatılmaz yaşanır cinsten. Bank Asya’dan çıkan takımdan bir Veli bir de Sercan bıraktı. Kaptan Yılmaz’dan başlayarak takımın geri kalanına kapı gösteren bir anlayış nasıl bir anlayıştır ben çözemedim..

Bu işler olurken insanlar hep şöyle düşündü? “ Herhalde çok daha iyi isimler takıma gelecek”

Tabii ki hayır. Toplama bir takım yaratmanın peşindeydi Bülent Uygun. Her transfer masraftır, extra paradır. Yeni çıkan bir ekibe bu kadar yük koyarak yola başlamak insafsızlıktır.

Haziran ortasında transfer edilen Hacettepe’den Serkan Atak, Darıca Gençlerbirliği’nden Oğuz Başaran, Milwall’dan Kamil Çörekçi, Yeni Malatyaspor’dan Ergün Cengiz, Altınordu’dan Kadit Atkın 'ı lig başlamadan geri yolladı. Altyapıdan Emrecan Afacanoğlu’na da 5 yıllık sözleşme yapın deyip kadro dışı bıraktı.

Madem deneme kararın var bu oyuncularla ilgili neden sözleşme imzalatıyorsun?
Bucaspor’un paralarının nasıl sokağa atıldığının belgesidir. Yapılan diğer transferlere hiç girmiyorum bile. Yoksa daha yazacak çok şey var..

Bu takımı yarı yolda bırakmak yapılanların en kötüsüdür. Çünkü bu takımı Bülent Uygun kurdu. O’nun oyun şablonuna göre transferler yapıldı. Yazık değil mi bu camiaya? Verilen bu kadar paraya. Bucaspor tarihinde ilk kez Süper Lig’de. Yönetim olarak , camia olarak , taraftar olarak tecrübesi olmayan bir ekip. Yönetim de sana karışmamış , git dememiş. İstifa daha 7. haftada bu kadar basit alınan bir karar mıdır?

Olayın iç yüzü Eskişehirspor’dan gelen teklif ise zaten benim yazacak başka şeyim yok. Çünkü bu noktadan sonra yazılanlar başka tarafa gider. Bülent Uygun diyor ki “İstifa ettikten sonra Eskişehirspor ile görüştüm” . Buna kim inanır derseniz ben yanıt veremem.

Hani ilkeler Bülent Hoca nerde? Eskişehirspor ile anlaştığını ben biliyorum. Belki Eskişehirspor Yönetimi gelen tepkilerden çekinip anlaşmama kararı alabilir. Ya da bir – iki gün içinde anlaştıklarını açıklarlar. O yönetimin insiyatifi..

Siz en iyisi Bülent Uygun’u Gaziantepspor Başkanı İbrahim Kızıl’a sorun. Sezon başı anlaştığı halde neden 2 gün içinde anlaşmayı fesh etmiş bir araştırın. Bu arada Sayın Başkan’a da geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum.

Ben yanılsaydım özür dilemeye hazırlıklıydım. Peki Sayın Uygun Bucaspor camiası ve taraftarı başta olmak üzere tüm İzmir’den bıraktığı enkaz için özür dileyecek mi?

Aman hocam sen iyisi mi tatile bile gelme İzmir’e !!!

3 Ekim 2010 Pazar

Lecce:1 Catania:0

Marco Giampaolo ‘ nun defans kurgusu yine aynıydı bu maçta. Özellikle sağ bekte Potenza, sol bekte de Capuano’nun defanstaki görevleri kadar hücuma da destek vermeleri Catania’nın en büyük artısı. Ancak deplasman fobileri takıntı haline gelmiş. Bu sezon da böyle bir fobi olacak gibi gözüküyor..

Daha dakika 5..
Maxi Lopez'de son haftalardaki hastalık devam ediyor..
%100 lük pozisyonu harcadı.

İlk 10 dakika müthiş baskı kurdu Catania. Lecce kontra aradı.Pek bulamadılar.
Lecce Corvia ‘yı her fırsatta defans arkasına sarkıtmaya çalışsa da pek başarılı olamadılar.

33 ‘te yine Maxi Lopez vardı sahnede. Bu sefer Lecce defansı çizgiden topu çıkardı.

Atamayana atarlar derler ya işte öyle oldu. 37’de Roma alt yapılı Corvia arka direğe iyi koşu yaptı. Lecce ilk yarı korner dahi atmadan öne geçti.

Lecce’nin en istekli ismi Uruguaylı Olivera’ydı. Golün asisti de O’ndan geldi.

2003’te geldiği Juventus’ta tutunamayan Atletico Madrid,Genoa, Sampdoria gibi takımlarda kiralık Olivera’yı çok beğendim. Adeta Juventus'a nispet yaparcasına oynadı.

2. yarı ; Carboni yerine Ledesma değişikliği ile başladı Catania.

65’e kadar ilk yarı kadar olmasa da yüklenmeye çalışan bir Catania vardı. 59’da Giampaolo ; forveti Antenucci ile ikilese de pozisyonu Izco buldu . O da dar açıdan topu direğe vurdu.

Izco – Arjantinli Gomez değişikliği sağ kanadını hareketlendirse de Catania'nın golü gelmedi.

Potenza ve Antenucci ile 2 pozisyon daha harcadı Catania. Yarım pozisyon diyelim..

Lecce önemli bir 3 puan aldı. Catania bir şeye karar vermeli. Tepeye oynamak istiyorlarsa bu tür maçları alacaklar. Bulduklarını yazacaklar. Maxi Lopez bu maç kulakların çok çınladı haberin olsun..




2 Ekim 2010 Cumartesi

Udinese:1 Cesena:0

20 şut 8 korner...
Yine mi olmuyor derken ligin dibine vuran Udinese ilk 3 puanını 90+3 te aldı.

Faslı Benatia cezayı kesti..

Cesena iyi direndi. Çok iyi kapandılar. 1 puan için geldikleri zaten belliydi.Amaçları şuursuzca bastıracak olan Udinese'yi durdurmaktı. Başardılar. Ama son dakika çok paniklediler.

Udinese rahatladı. Serie A şimdi başladı..

1 Ekim 2010 Cuma

Aytekin Durmadı!

Yazıya böyle giriş yapmaktan her zaman nefret ederim. Ama Aytekin Durmaz maça öyle bir giriş yaptı ki..
Aytekin Durmaz’ı nasıl bilirdiniz? sorusuna cevap gibiydi. Hiç düşünmedi, olmayan penaltıyı “caaarrtt” diye çaldı.

Bir hakem maça şartlı başlarsa o maçtan hayır gelmez. Akıl almaz faulleri Karabükspor’a verdikten sonra, faulle alakası olmayan pozisyonlarda Galatasaray lehine birkaç karar verdi. İşte bunun adı eyyamcılık oluyor o zaman. İşte o zaman kafalar karışıyor. Ne maksatla neden bir hakem maçı bu şekilde katletmek ister anlamış değilim. Nasıl hakem olduğunu çok merak ediyorum. En kısa zamanda araştıracağım.

İnsanın Elektrik Mühendisi gibi bir mesleğin varken “hakem” olma kararı bana göre yanlıştır. Hiçbir zaman FIFA hakemi olamayacak. Ama bari Süper Ligimizi katletmesin. Ondan istediğimiz sadece bu.

Maça gelirsek..
Karabükspor mükemmel bir ekip. Zemini de en iyi şekilde lehine kullanmayı çok iyi biliyorlar. Yücel İldiz geçen sene Bank Asya’daki ekibini korudu. Üzerine birkaç takviye yaptı. Araya girelim Bülent Uygun’a selam olsun!
Karabükspor kontra atağı çok iyi şekilde yapıyor. Top şu zeminde saniyede 50 kere sekmesine rağmen iyi pas yapıyorlar.

Bu maçta biraz hakem takviyesi vardı. Ama olmasa da Galatasaray ‘ dan puan alabilecek kapasiteleri var.

Galatasaray ise şok penaltı ile geriye düşünce toparlanamadı. Zemin elbetteki dezavantaj.

Misimoviç’ten beklentiler çok. Ama sahada O’nu görebilen yok. Uyum sorunu vb. bir yere kadar. Ama şu bir gerçek Misimoviç güçlü değil şu an. Hazır değil. Umarım milli maç arası O’na ilaç gibi gelir.

Galatasaray’da Baros ve Arda o kadar hissedildi ki..

En azında biri sahada olsa bu maç çok farklı olabilirdi 2-0 ‘dan sonra..
Ama en önemlisi kötü oyun. Sorumluluğu kimse almak istemedi.

Bu maçta Rijkaard’a kızmamak lazım. Babasını kaybettiği gün bir insan maça nasıl konsantre olabilir ki..